21 Aralık 2008 Pazar

Sahabenin Peygamber Aşkı ( Abdullah Bin Huzafe )





Hicretin 19 yılında Hz.Ömer zamanında Rum diyarlarına yapılan seferlerin birinde düşmana bir gurup müslümanla beraber esir düştü.Bizans imparatoru Müslümanların Peygamberlerine olan aşırı sevgi ve bağlılıklarını bildiği için ilk önce Abdullah Bin Huzafe ( r.a ) huzuruna getirtti.Ona şöyle dedi:


- Sana bir teklifim var ?


- Nedir ?


- Hırıstıyan ol kurtul.


Abdullah Bin Huzafe ( r.a ) şöyle buyurdu


- Asla ! ölmem teklif ettiğin şeyi kabul etmemden daha iyidir dedi.


Bunun üzerine imparator şöyle çıkıştı.


- İstediğimi yapmazsan seni öldürtürüm diye çıkıştı.


O


- Evet buna gücün var dedi.


İmparator onu önce çarmıha gerdirdi.Sonrada oradan alıp bir yere hapis ettirdi.Günlerce aç suzuz bırakıldı.Açlıktan ölme noktasına geldi.İmrator ona manevi işkence yapmak için pişirilmiş domuz eti ve içki gönderdi.O ise İmparatora dönerek şöyle dedi.


-Allah’ın böyle durumlarda bunları bana helal kıldığını bliyorum.Ancak islamın izzet ve şerefini korumak uğruna onlara el sürmüyorum .


Bu kez büyükçe bir kazan getirildi.İçi fokur fokur yağ kaynıyordu.Abdulah Bin Huzafe ( r.a ) l a birlikte esir müslümanlardan biride kralın huzurundaydı.


Kral ona ;


- Dinini terkedip hırıstiyan olursan kurtulursun dedi.


O

- Asla ! deyince


- Onu kazana atmaları için emrini verdi.Abdullah Bin Huzafe ( r.a. ) nın arkadaşı gözünün önünde kızgın yağda haşlanarak şehit olmuştu.İmparator direnmeye devam ederse onuda kazana atacağı tehdidini savurdu.Askerler onu tutup kazanın yanına getirdiklerinde Abdullah Bin Huzafe ( r.a. ) ağlamaya başladı.Onun korktuğunu ve pişman olduğunu düşündüler.


Ona;


- Teklifimizi kabulmü ediyorsun ? diye sordular. O ise ;


-Hayır diye cavap verdi.


- O zaman niye ağlıyorsun dediler.


O Şöyle cavap verdi.


- Düşündümki “ şu kazana atılıp öleceğim “ Halbuki ben şu bir tane canım yerine vucudumdaki tüylerim adetince canım olsaydıda her birini Allah ve Rasulü için verebilseydim dedi.İmparator bu cevaptan çok etkilendi ve ona şöyle dedi.


- Seni ancak beni öpmen şartı ile serbest bırakırım dedi. Oda ona;


- Seni öpersem bütün müslümanları serbest bırakırmısın diye sordu.O da ona ;


- Evet bütün müslümanları serbest bırakırım dedi.


Abdullah Bin Huzafe “ Bu kadar müslümanın serbest bırakılması karşılığında Allah düşmanlarından birini öpmemde her hangi bir mahsur olmadığını düşündüm ve onu öptüm der.


Kral sözünü tuttu bütün müslüman esirleri serbest bıraktı. Abdullah Bin Huzafe ( r.a ) serbest bırakılan müslümanlarla birlikte Medineye geldi.Olanları Hz.Ömere ( r.a ) anlattı.Bunu duyan Hz .Ömer ( r:.a );


- Her Müslümanın Abdullah Bin Huzafe ( r.a ) öpmesi gerekir.İşte ilk olarak onu ben öpüyorum diyerek onu kutladı.


Kaynak

Candan öte sevmek

Dr.Hilal Kara-Abdullah Kara

21 Kasım 2008 Cuma

ADANMIŞ RUHLARDAN SA’D BİN MUAZ ( R.A )


O müslüman olmadan önce Musab Bin Umeyr’in müslüman olduğunu duyunca onu öldürmeye gitmiş Musab Bin Umeyr ( r.a.) dinledikten sonra yeniden hayat bularak islamla şereflenmişti.

İslamın ne büyük bir nimet olduğunu anladıktan sonra kabilesinin yanına giderek onlara :

- Beni nasıl blirsiniz ?diye sordu.kabilesi şöyle cevap verdi.

- Sen bizim efendimizsin.Seni faziletli biri olarak bilir ve saygı duyarız, dediler.

Onlara şöyle buyurdu.

- Allah ve Resulü’ne iman edinceye kadar sizinle konuşmayacak ve görüşmeyeceğim, dedi.

O nun bu sözlerinden etkilenen kabilesinin tamamı müslüman oldu.Müslümanlar onun bu harketinden büyük bir güç alarak, inanılmaz bir aşkla kapı kapı dolaşıp islamı anlattılar. Medineliler onlara büyük teveccüh gösterdiler Medinelilerin tamamına yakını bu çalışmlar sonunda müslüman olup islamla şereflendiler.

Bedir savaşına gidileceği sırada Allah Resulü ( a.s.m ) ve Sahabileri ile savaş konusunda istişare etti.Efendimizi memnun eden sözler söyledi.Efendimiz bu savaşla ilgili istişare için Medinelileri temsilen Sa’d Bin Muaz ( r.a ) söz verdi. O şöyle dedi.

- Biz sana samimiyetle inanıp seni tasdik ettik.Sana gönderilen herşeyin hak olduğuna şahâdet ettik.Emirlerini dinleyip itaat edeceğimize dair sana biat ettik.Dilediğini bize emret Ya Resülallah!

Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederimki: Şu denizi hedef olarak göstersen, o na dalmamızı

Emretsen, hiç tereddüt etmeden seninle birlikte dalarız.Hiç birimiz bundan geri kalmayız.

Bize istediğin sorumluluğu yükle! Mallarımızdan dilediğin kadar al! Bilki senin aldıkların bize bıraktıklarından bizce daha değerlidir.Düşmanla karşılaşmakatan asla çekinmeyiz.

Onlar karşısında sabreder , inşallah gözünü aydın ederiz.

Güllerin Efendisine olan aşkından onun üzerine titriyordu.Yol boyunca molalarda ensardan bir gurup ile onun koruma görevini üstüne aldı.Savaş başlamadan önce bu sevgi ve koruma duygusu ile Efendimize şöyle seslendi.

- Ya Resulallah ! sana bir gölgelik hazırlayalım muhacir ve ensarın ileri gelenleri ile orada dur.

Bineklerinide yanına getirelim hazır bir şekilde beklesinler.Biz gidip düşmanlarla savaşalım.

Eğer Allah ( c.c. ) bizi aziz kılarda düşmana galip gelirsek ne ala.Eğer aksi olursa medineye

Gider geride kalanlarla birlikte gelirsin.Şu an içimizde bulunmayan Medinelilerin sana olan sevgisi

Bilki bizden az değildir.Eğer düşmanla karşılaşacağını bilselerdi, cihaddan geri kalmaz ,onlarda

seninle birlikte gelirlerdi.Onaların yanına vardığında bilki onlar seni korur,seninle birlikte savaşırlar.

Allah Resülu ( a.s.m.) onun bu sözleri üzerine ona dua buyurdu. Sa’d Bin Muaz ( r.a ) savaş

boyunca günlerce efendimizin kapısında uykusuz gözlerle nöbet bekledi.Efendimiz Uhud’da yaralanınca Sa’d dehşete kapıldı.Efendimizin yanından hiç ayrılmadı.

O güllerin Eefendisini çok iyi tanıyor, O’ nun ne büyük bir nimet olduğunu çok iyi bliyordu.

Hendek savaşı için hendekler kazılıp hazırlıklar yapıldığı esnada geçmişi hatırladı.

Allah Resülu ( a.s.m.) döndü ve şöyle dedi

- Beni öldürmeyip sana iman edinceye kadar sağ bırakan Allah’a hamd olsun.Buas savaşında

Şu gencin babası Sabit Bin Dahhak ile savaştım, ölen o oldu, dedi.

Hendek savaşında atılan bir okla kolundan ağır yaralandı.Ok damarlarını kesmiş kanlar fışkırıyordu.Şahadeti çok arzuladığı halde En Sevgiliye olan hizmetinin bitip bitmediğini bilniyordu.Rabbine yönelerek büyük bir içtenlikle şöyle dua buyurdu.

-Eğer Kureyşlilerle savaş sürecekse beni yaşat ! Resulü’ne işkence yapan, onu yalanlayıp yurdundan çıkaran şu insanlarla savaşmaktan daha çok sevdiğim birşey yoktur.Eğer savaş bitecekse bana

Şahadeti nasip et. Bana Müslümanlara ihanet eden Kureyza oğulları ile mücadelede gözümüzün

Aydın olduğunu görünceye kadar bana zaman ver! diye dua etti.

Allah Resülu ( a.s.m.) tedavisini yakından izlemek , sık sık ziyaret edebilmek için Mescid-i Nebevi’de bir çadır kurdur arak, Sa’d Bin Muaz ( r.a ) burada tedavi altına aldırdı.

Allah Resülu ( a.s.m ) onun çadırını sık sık ziyaret eder onun halini hatırını sorardı.

Eslam Bin Haris ( r.a. ) anlatıyor:

Allah Resülu ( a.s.m.) örnek almak onun yaptıklarını yapmak için kapısına gittik.Evden ayrılıp

Sa’d Bin Muaz ( r.a ) ziyarete gitti. Bizde Allah Rasulünü ( a.s.m ) takip ettik.Sa’d bir örtüye

Bürünmüş tek başına oturuyordu. Allah Rasulünü ( a.s.m ) bir şeylere basmamak için dikkatlice

Yürüdüğünü gördüm.O nu bu şekilde görünce olduğum yerde kaldım. O sırada Allah Resulü ( a.s.m ) bana dur diye işaret etti.Daha sonra Allah Rasulünü ( a.s.m ) çadırdan ayrıldı.

O na sordum :

- Ya Resulallah ! daha önce hiç kimsenin senin yürüdüğün gibi yürüdüğünü görmedim, dedim.

Allah Rasulünü ( a.s.m ) buyurduki :

- İçerisi melekler doluydu.adım atacak yer bulamadım.Anacak meleklerden biri benim için kanatlarını kapayınca oturabildim, buyurdu.Sonra:

- Kutlu olsun ey Amr’ın babası! Kutlu olsun ey Amr’ın babası! Kutlu olsun ey Amr’ın babası!

buyurarak Sa’d’ı kutladı.

Sonraki zamanlarda Sa’d’ın yarası bir türlü iyleşmedi.Sa’d’ın durumu iyce ağırlaştı.Bunu heber

Alan Allah Rasulünü ( a.s.m ) Sa’d’ın yanına gitti. Yarası kanıyordu.Büyük bir şefkatle Sa’d’ın başını dizlerine koydu ona dua buyurark şöyle dedi.

- Allah’ım Sa’d senin yolunda cihat etti.O nun ruhunu güzel bir şekilde al ! diye dua buyurdu.

Sa’d’ın durumu fenalaştı Allah Resülu ( a.s.m.) ona sarıldı. Efendimizin göz yaşları Sa’d’ın kanına karışarak sakalını ıslatmıştı. Sa’d o halde iken Efendimizin şefkatli kolları arasında ruhunu Allaha teslim etti.

Cenaze hazırlığı başlayan Sa’d Bin Muaz ( r.a ) için Efendimiz şu müjdeyi verdi.

- Bu salih kul için Arş titredi.Göklerin kapıları açıldı, daha önce yer yüzüne inmemiş yetmiş bin

Melek onun cenazesine katılmak için yer yüzüne indi.

Ebu Said El Hudri ( r.a ) onun için şöyle demektedir.

- Baki kabiristanında Sa’d’ın kabrini kazanlardan biride bendim.Toprağı kazdıkça etrafa mis gibi

Bir koku yayılıyordu. Yine kabri kazanlardan Şürahbil Bin Hasene ( r.a) de :

- Biri Sa’d ‘ ın toprağından bir avuç toprak alıp gitmişti.Toprak sonraları bile mis gibi kokuyordu,

demektedir.


Kaynak

Dr.Hilal Kara –Abdullah Kara

Candan Öte Sevmek

ZEYD BİN SEKAN ( R.A )


O Allah rızsını elde etmek,Hz peygamberin sevgisini kazanmak için canını Rabbine satanlardandı.
İslama girerek kalbini tüm günah kirlerinden temizledi.Rasulün sohbetine katılarak , kalbini ötelerin ötesini görecek kadar cilaladı.Cennet kokusunu uzakların en uzağından alanlardandı.

O kaçıp canını kurtarmak yerine, canını canan uğruna feda etmek için Uhud’a koşup gelenlerdendi.

Kureyş süvarileri, İslam ordusuna beklenmedik bir anda arakadan aniden saldırmış, bir anda neye uğradığını şaşıran müslümanlar , darma dağın olmuşlardı.İşte tam bu esnada Allah Rasulü ( a.s.m )sahabilerine şöyle sesleniyordu.

- Ey Allah’ın kulları ! Bana doğru gelin ! Ey Allah’ın kulları ! Bana doğru gelin !

Bu buyruğu duyan Allah’ın sevgilisine canlarını adamış bütün sahabiler Allah Rasulüne ( a.s.m )

Doğru koşuyorlardı.Bunlardan biride Zeyd Bin Seken ( r.a. ) dı .

O da tıpkı bir Musab Bin Umeyr ( r.a. ) gibi, tıpkı Ebu düccane ( r.a ) gibi Allah Rasulü ( a.s.m ) korumaya and içmiş kılıcını kınından çıkarararak düşman saflarına dalanlardandı. En sevgili uğruna Zeyd Bin Seken ( r.a. ) yanındaki arkadaşlarından, önce Musab Bin Umeyr ( r.a ) sonrada Ebu Düccane ( r. a.) şehit olmuşlardı. O nun ise vucudunda yaralanmadık yer kalmamış buna rağmen

Yiğitce savaşıyordu.İşte bu kargaşada Allah Rasulü ( a.s.m ) yaralanmış kainatın efendisinin

Suratından kanlar akıyordu.Seslendi sahabilerine o an :

- Kim bizim için canını satacak ? Kim canını bizim için feda edecek ?

Allah Rasulünün ( a.s.m ) daha sözü bitmeden ensardan beş yiğit beş bahtiyar insan fırladı yerlerinden. Savaşıyorlardı canlarını satabilmek uğruna. Her biri canan yolunda bir bir canlarını feda ediyorlardı.Onların sonuncsu ise Zeyd Bin Seken ( r.a. ) dı .Düşmana kılıç sallarken ağır darbeler almıştı .Cennet tam gözlerinin önündeydi.Tam on dört yerinden yaralanmış ve vücudu param parça olmuştu.O haliyle yere düştü.Canlar canı onun durumunu görünce çok hüzünlendi.

- O nu bana yaklaştırın buyurdu.Sahabiler koşup Zeyd Bin Seken ( r.a. ) yavaşça yaklaştırdılar.

Allah’ın Habibi Zeyd Bin Seken ( r.a. ) başını ayağının özerine koydu.Ayağını ona yastık yaptı.

Son nefesini veriyordu.Rabbinin cemalini Habibinin kucağında seyrediyordu.Sevgilinin kucağında

Can vererek o da Rabbine koştu.


Kaynak

Dr.Hilal Kara –Abdullah Kara

Candan Öte Sevmek

20 Kasım 2008 Perşembe

OSMAN BİN ŞEMMAS ( R.A. )


OSMAN BİN ŞEMMAS ( R.A. )

Uhud savaşında Efendimize canını feda edenlerden biride yusuf yüzlü delikanlı Osman Bin Şemmas’tı ( r.a.) Savaşta hep ön saflarda yer aldı.Uhudda Müşrikler bir ara Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) bulunduğu yöne doğru yoğun bir şekilde saldırıya geçtiler.Etrafını sararak ona ulaşmak için sürekli hamle yapıyorlardı.İşte o anda Osman Bin Şemmas’ın ( r.a.) aklı başından gitti.Ya Sevgililer Sevgilisine birşey olursa ya müşrikler onu öldürürse.Bunun için binlerce canı olsa vermeye hazırdı.

Müşrikler Efendimize sağdan saldırınca hemen sağa geçti.Soldan saldırınca hemen sola geçti.

Gelenlerin üzerine atılarak onları Efendimizden ( a.s.m ) uzaklaştırıyordu. Oklar ve mızraklar havada uçuşmaya başlayınca kılıcı ile Allah Rasulünü ( a.s.m.) koruyamayacağını anlamıştı.

O esnada ise Allah Rasulünü ( a.s.m.) aldığı darbelerden baygınlık geçirmişti. Osman Bin Şemmas ( r.a.) ok ve mızrakların geldiği yöne doğru koştu. Allah Rasulünü ( a.s.m.) önüne geçerek vucüdunu Efendimize siper ve kalkan yaptı.Bir biri ardınca atılan ok ve mızraklardan vucudu paramparça oldu.Yere düştü kendinden geçmişti.O sırada Allah Rasulünü ( a.s.m.) onun bu halini görüp çok duygulandı.Osman Bin Şemmas’ın ( r.a.) bunca fedakarlığa karşı söyleyecek bir söz bulamadı ve ağzından şu sözler dökülüverdi.

- Osman Bin Şemmas’ın ( r.a.) yaptığına karşılık Cennetten başka bir şey bulamıyorum buyurdu.

Kaynak

Candan öte sevmek

Dr.Hilal Kara – Abdullah Kara



ADANMIŞLIĞIN ÖRNEĞİ NESİBE HATUN (R.A.)



Nesibe Hatun ( r.a ) Uhud savaşının yapılacağı günün sabahı bir kaba su doldurarak düşer Uhud’un yollarına. Uhud’ a vardığında Müslümanlar üstün durumdadır ancak bir süre sonra Müslümanlar okçuların yerlerini terk etmesi ile birlikte bozguna uğrarlar.

Nesibe Hatun (r.a ) o bozgun anında eline kılıcı alarak Allah Rasulü ( a.s .m) korumak amacıyla Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) ın etrafında başlar kılıç sallamaya.Allah Rasulüne (a.s.m ) bir zarar gelmemesi için atılan oklara karşı kendini siper eder. Bu esnada omuzundan yaralanır.

Nesibe Hatun ( r.a ) o anları şöyle anlatır.

- Müslmanlar bozguna uğrayınca kafirlerden İbni Kamia “ Bana Muhammedi gösterin, o kurtulursa ben kurtulmayayım diyerek Allah Rasulüne ( a.s.m) doğru hamle yaparak yöneldi.

Ben ve Musab Bin Umeyir ( r.a ) de aralarında bulunduğu bir gurup sahabi onu karşıladık.

İşte o anda ondan bir darbe alarak omuzumdan yaralandım.Bende ona bir kaç darbe vurdum

Ancak Allah düşmanı zırhlı olduğu için darbelerim boşuna gitti.

Bir ara etrafıma baktığımda insanların her birininin bir tarafa dağıldığını gördüm.Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) etrafında on kişi kadar kalmıştık.Ben eşim ve çocuklarım onu koruyorduk.Allah Rasulü ( a.s.m ) benim kalkanımın olmadığını gördü. Kalkanı olan bir sahabinin kaçmaya çalıştığını fark edince “ Kalkanını savaşanlara bırak buyurdu.” O sahabe kalkanını yer bıraktı. Hemen koşup

kalkanını aldım , onunla Allah Rasulü’nü korudum.Süvarilerden biri bana doğru hızla hamle yaptı.Kalkanımla onun darbelerine mani oldum.Sonra ben karşı hamleyi yaptım.Adamın atının ayaklarına sert bir darbe indirdim.Atı sendeleyince , adam sırt üstü yere düştü.

Allah Rasulü ( a.s.m )Benim süvariyle çarpıştığımı görünce , oğluma seslenerek :

- Ey Ümmü Ümâre’nin oğlu annene yardım et,annene ! Allah bütün ailenize rahmet etsin. Annenin makamı falan falan kişinin makamından daha yüksektir buyurdu. Oğlum yardıma koşunca adamı öldürdük.Ben Allah Rasülü’nün ( a.s.m ) yanına giderek:

- Ya Resulallah ! ( a.s ) Dua buyurnda Cennette seninle birlikte olalım, dedim.

- Allah’ım ! onları cennetinde benimle beraber kıl ! diye dua buyurdu..Ben:

- Artık dünyada başıma ne gelirse gelsin umurumda bile değil dedim. “

Allah Rasulü ( a.s.m ) Nesibe Hatun’u cennetle müjdeleyince , şehadet arzusu ile coşan aile ,daha büyük bir aşkla düşman üzerine saldırmaya başladı.O sırada Nesibe Hatun’un oğlu Abdullah ( r.a ) müşriklerden sol koluna sert bir darbe aldı.Allah Rasülü ona seslenerek:

- Yaranı sardır buyurdu.Allah Rasulü’nü ( a.s.m ) duyan Nesibe Hatun ( r.a. ) kolundan kanlar fışkıran oğlunun yanına koşarak onun yarasını sardı.Bu esnada Allah Rasulü ( a.s.m ) bu kahramanlara bakıyordu.

Annenin oğluna:

- Hadi kalk müşriklerle savaş ! dediğini duyunca

- Senin yaptığına kimin gücü yeter , ey Ümmü Ümare ! buyurarak onların fedakarlığını övdü.

O esnada müslümanlar bir türlü toparlanamıyor, kafirler ise sürekli saldırıyordu. Nesibe Hatun ( r:a.) kılıcını kuşanmış Allah Rasulü’nün ( a.s.m.) etrafında onu korumak için pervane gibi dönüyordu.O sırada Nesibe Hatu’nun oğlu Abdullahı yaralayan müşrik Allah Rasülü ( a.s.m ) üzerine doğru geliyordu.O nu gören Allah Rasulü ( a.s.m ) adamı Nesibe Hatun ( r.a ) a göstererek:

- Bu gelen oğlunu yaralayan kişidir buyurdu.Nesibe Hatun adamın üzerine hızla atılarak atının bacaklarını yaraladı.At tökezleyip adam yere düştü.Çevredekler yetişip adamı öldürdüler.

Allah Rasulü ( a.s.m ) Nesibe Hatun’a tebessüm ederek:

- İntikamını aldın ey Ümmü Ümare ! sana zaferi nasip eden,düşmanından dolayı gözünü aydın eden,intikamının alındığını gösteren Allah’a hamd olsun,buyurdu.

Allah Rasulü ( a.s.m ) Nesibe Hatun’un Uhud savaşındaki halini şöyle özetler:

“ Uhud savaşında sağıma soluma ne tarafa baktıysam, onun benim için savaştığını gördüm.”

Bu savaşta Nesibe Hatun ( r.a ) on iki yerinden yara almıştı. Özellikle İbni Kamia’nın vurduğu darbe ile aldığı yara çok derindi.Aldığı yaraların etkisinden bir yıl boyunca kurtulamamıştı.


Kaynak

Dr.Hilal Kara –Abdullah Kara

HUBEYB BİN ADİY ( R.A. )



Mekkeliler tarafından darağacına çıkarılan sahabilerden biriside Hubey Bin Adiy ( r.a ) dır.

- İslamdan dön seni serbest bırakalım , diyerek onu Sevgililer Sultanın’dan ebediyen ayırmak istediler.

O ;

- Asla dinimi terk etmem diye cevap verdi.

Tehdit ettiler , vurdular,tekmeledir, zorladılar.O ise bütün bu tehditlere aldırmadan sebat etti.

- Son olarak söylüyoruz ,söylediğimizi yapmazsan seni öldüreceğiz, dediler.

- Allah ve Rasulü ( a.s ) yolunda ölmek benim için şereflerin en büyüğüdür diye haykırdı.

Hubeyb ( r.a ) ikana edemeyince onu asmak için harekete geçtiler. O yüzünü kıble tarafına çevirdi.

Onlar kıbleden başka bir tarafa çevirdiler.Onlar Hebeyb’i kıbleye dönük olarak idam etmek istemiyorlardı.Tam asacakları sırada Hubeyb’in yüzü kendiliğinden kıbleye birden dönüveriyordu.Bunu bir çok kez tekrarladılar. Sonunda usandılar ve onu kendi halne bıraktılar. Hubeyb artık yüzü kıbleye dönük olarak ruhunu gönül rahatlığı içinde teslim edebilirdi.Bu sırada çok duygulandı,kendisini çok yalnız hissetti.Resulün aşkıyla yanıp tutuşuyordu.Bütün samimiyeti ile Rabbine yönelerek

- Allah’ım ! Karşımda düşmanlarımın yüzünden bir şey göremiyorum.Burada Resulüne selamımı iletecek hiç bir kimsem yok.O na selamımı ilet ! diye haykırdı.

O sırada Allah Rasulü ( a.s ) uzak bir beldede sahabileri ile oturuyordu.Üzerine vahiy indiği zamnki gibi bir ağırlık çöktü.Bir süre öylece kaldı,sonra :

- Sana da selam olsun.Allah’ın rahmeti üzerine olsun ! Ya Hebey diye buyurdu.Sonra sahabelerine dönerek:

- Cebrail ( a.s.) bana Hubeyb’in selamını getirdi,buyurdu.

Hubeyb’in idam edilmesi için bütün hazırlıklar tamamlanmıştı.Bedirde babaları öldürülen 40 çocuk , atacakları okları ile hazır bekletiliyorlardı.Sonra işaret verildi. oklar bir biri ardınca Hubeyb'e atılmaya başladı.Hubeyb ( r.a: ) sürekli “ Eşhedü en lailehe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resulühü “ diyordu.

Olaya şahit olan Ahnes Bin Şerik o anı şöyle anlatır.

- Bıraksak sonsuza kadar şahadet getirmeye devam edecekti.Sahabilerin Muhammed’e olan sevgisi gibi bir sevgi ömrü hayatımda hiç bir zaman görmedim. Hiç bir çocuk babasını okadar sevemezdi diye Anlatır.


Kaynak

Dr.Hilal Kara –Abdullah Kara

19 Kasım 2008 Çarşamba

HZ. ZEYD BİN DESİNE ( R.A )




Sevginin bedelini canıyla ödeyen sahabilerden birdie Hz.Zeyd Bin Desine ( R.a ) dı
Müşrikler onu tuzağa düşürüp asmaya karar verdiler.

Şehit edilmeden önce müşriklere:

- Müsade ederseniz iki rekat namaz kılayım, dedi

Namaz kıldıktan sonra da dar ağacına çıkarıldı.müşrikler ona;
- Dinini terk edip bizim dinimize geçersen seni hemen serbest bırakırız dediler.

- Dinimi asla terk etmem diye haykırdı Hz.Zeyd Bin Desine ( R.a )

Ondaki bu samimiyeti gören müşrikler bu kez onun dugularına hitap etmek istediler.
Ona şöyle dediler.

-Şimdi Muhammed bizim elimizde olsaydı da sende evinde olsaydın daha iyi olmazmıydı diye sordular ona;

O Hz.Zeyd Bin Desine ( R.a ) şöyle cevap verdi.

- Değil öyle olmasını, ben buradan kurtulup evime gitmem karşılığında ,Allah rasulü ( a.s ) eline diken batmasını, acı duymasını dahi istemem diyerek onlara hiç unutamayacakları bir cevap verdi.O sırada orada bulunan Ebu Süfyan bu sevgiyi :

- Ben Muhammed’in sahabilerinin Muhammedi sevdiği kadar çok sevilen bir başka insan görmedim,sözleriyle ifade etti.




Kaynak

Dr Hilal Kara – Abdullah Kara

18 Kasım 2008 Salı

Habib Bin Zeyd’ ( R.A )



Sahte peygamber Müseylemetü’l Kezzâb peygamberlik iddiasında bulununca Efendimiz ( a.s )Habib Bin Zeyd’ in de içinde bulunduğu bir gurup sahabeyi bu fitneyi ortadan kaldırmak İçin Müseylemetü’l Kezzâb’ın üzerine yolladı.

İslam kahramanları Yemâme’ye geldiğinde Müseyleme’nin etrafında pek çok adam topladığını görüp işlerinin hayli zor olacağını farkettiler.Bunun üzerine sahabiler yeni

bir plan yapmaya karar verdiler.Bu esnada Müseyleme ve adamları hakkında bilgi toplamalrı için Habib Bin Zeyd’ ile Abdullah Bin Vehb’i o bölgeye gönderdiler. Müseyleme’nin adamları derhal onları fark ettiler.Yakalayıp müseyleme’nin yanına götürdüler.Allah Rasulü’nün ( a.s ) sahabilerini ele geçiren Müseyleme adamlarının gözünde kendi saygınlığını arttırmak için esirlere

-Muhammed’in Peygamber olduğuna inanıyormusunuz ? diye sordu.

Sahabiler ölümü göze alarak

- Evet o Allah’ın Rasulüdür dediler.

Müseyleme bu sorudan sonra iki esir sahabiye şu ikinci soruyu sordu.

-Peki benim Peygamber olduğuma inanıyormusunuz ?diye sordu.

Sahabiler sustular ve cevap vermediler.Müseyleme cevap alamayınca çok içerledi ve aynı soruyu defalarca yineledi.Ancak her seferindede bir cevap alamadı.Bu kez ölümle tehdit ederek aynı soruyu tekrar yineledi.Abdullah Bin Vehb Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) verdiği ruhsat üzere dili ile evet dedi.Bu sözü onu kurtarmıştı.Ancak Allah Rasulü’ ne ( a.s ) olan sevgisi doruk noktada olan Habib Bin Zeyd’ (r.a ) öldürüleceğini bile bile Müseylemeyi tatmin edecek bir cevap vermedi.

Müseyleme Habib Bin Zeyd’ (r.a ) için adamlarına şu emri verdi.

- Peygamberliğimi kabul edinceye kadar organlarını tek tek kesin, diye bağırdı.

Müseyleme’nin adamları Habib Bin Zeyd’ (r.a ) nın organlarını tek tek kesmeye başladılar.Vucudundan kanlar fışkırırken o hiç bir acı hissetmiyordu.Zira o çoktan cennet bahçelerinde dolaşmaya başlamıştı bile. Habib Bin Zeyd’ (r.a ) Allah Rasulü

( a.s ) olan yüksek sevgisinden dolayı ölümü göze almış sevgili’nin yolunda feci bir şekilde can vererek şehit olmuştu.

Kaynak

Candan öte sevmek

Dr.Hilal Kara-Abdullah Kara

13 Kasım 2008 Perşembe

Ammar Bin Yasir Ailesi


Mekke döneminde islam ile şereflenenler inanılmaz işkenceler maruz kaldılar.Bunlardan biride Ammar Bin Yasir Ailesi idi .

İşkencelerin yoğunlaştığı bir gündü.Müslümanlara kızan Mekkeli müşrikler,Yasir ailesini döverek,sürükleye sürükleye çöle götürdüler.Ammar Bin Yasir’in Anne ve Babası çok yaşlanmış,gördükleri işkencelerden yürüyecek halleri kalmamıştı.Ancak müşriklerin gözü dönmüştü. Akşama kadar çöl sıcağının altında işkence yapmaya devam ettiler.

Akşam olduğunda Ebu Cehil elindeki mızrakla işkence yapılan mahale geldi.Yasir Ailesinin bu kadar işkenceye rağmen hale dinlerinden dönmemelerine çok sinirlendi.Bir taraftan küfrediyor

Bir taraftanda önüne gelen müslümanlara tekme tokat vuruyordu. Yaşlı ve yorgun bedeni işkenceye daha fazla dayanamıyan Yasir,İslamın ilk şehidi olarak Rabbinin huzuruna vardı.

Müşrikler hızını alamamıştı. Onlardan biri, okunu yayına yerleştirerek,Yasirin oğlu Abdullah’ı

Vurup oracıkta şehit etti.Cinayeti işleyen müşrikler kan döktükçe vahşileşiyorlardı.Kana doymayan

Ebu Cehil eşi ve oğlunun ölümlerine feryad eden Sümeyye Hatun’a yöneldi.Sümeyye Hatun o haliyle bile Allah ve Rasulüne olan aşkını haykırmaya devam ediyordu.Bu durum Ebu Cehil’i hepten çileden çıkardı.Yaşlı ve ölmek üzere olmasına aldırmadan Sümeyye Hatunun bir bacağını

Bir deveye,diğer bacağını başka bir deveye bağlayarak develeri ters istikametlere göndermek üzere kırbaçladı.Ve aynı anda mızrağını Sümeyye validemizin karnına sapladı ve oracıkta şehit etti.


Kaynak

( Candan öte sevmek Dr Hilal Kara – Abdullah Kara )

İLAHİLER

28 Ekim 2008 Salı

Neden Muhammed İsmi ?



" . Bu dünyada isimlerimizle iz bıraktığımız gibi öte dünyada da yine aynı isimlerle anılacak olduğumuzu da Hz. Peygamber'in, "Siz kıyamet gününde hem kendi adınızla, hem de babalarınızın adıyla çağırılacaksınız; bu sebeple kendinize güzel adlar koyunuz." hadisinden öğreniyoruz.

Hz. Peygamber'in isimler ve isim koyma uygulaması hakkındaki telkinleri bununla da sınırlı değil. Sahabe, yeni doğan çocukları henüz annesinden süt bile emmeden isim koyması için Efendimize getirirdi. Bunun dışında Hz. Peygamber, çevresindeki kimselerden isimlerinin manaları hoş olmayanlarınkini değiştirmişti.

Hz. Peygamber'in Seçtiği İsimler

Rasûllullah'ın çocuklara isim koyarken hayır beklentisiyle hareket ettiği aktarılıyor. Hz. Peygam ber'in yeni doğan çocuklara verdiği isimlere baktığımızda çoğunlukla ya İbrahim gibi eski bir peygamber ismi ya da Abdullah ve Abdurrahman gibi Allah'ın ismine veya bir sıfatına atıf yaparak verdiği isimler göze çarpmakta. Peygamber isminin verilmesinin ise genel olarak, onların izinden gidilmesi arzusundan kaynaklandığını biliyoruz. Peygamber ismi taşıyan kimseler aynı zamanda onların hatıralarını da yaşatmış olacaktır. Çünkü isimler artık birer sözcük olmaktan çıkmış, temsil ettikleri kimseler veya anlamlar dünyasıyla kurulacak "bağ" için birer araç haline gelmişlerdir.

Muhammed İsmi...

Sonraki yıllarda Muhammed ismine inananlar tarafından gösterilen rağbetin sırrı da burada saklı diyebiliriz. Hz. Peygamber'in aziz hatırasını yaşatma ve ismi taşıyan kimsenin onu örnek alması amaçlarıyla ebeveynlerin çocuklarına en çok seçtiği adlardan biri olmuştur Muhammed zamanla.

Burada Türkçenin en güzel deyimlerinden birini hatırlamak da yerinde olacaktır: "İsmiyle müsemma olmak." Öteden beri isimlerin sahipleri üzerinde tesiri olduğuna inanıldığını biliyoruz. Bu iddia üzerinde elbette tartışmalar yapılabilir ama konunun bizi ilgilendiren yönü, bu inançla kişilere isimler seçilen bir kültürde gerek Muhammed gerekse Ahmed, Mahmut, Mustafa gibi Hz. Peygam ber'in diğer isimlerinin çok sık kullanılmasıdır. Günümüzde de Muhammed başta olmak üzere Hz. Peygamber'in isimlerinin (Esma-i Nebi) en çok tercih edilenler arasında olduğunu öğrenmek için çevremize şöyle bir göz gezdirmemiz yeterli olacaktır.

Diğer yandan zamanla konu hakkında farklı kanaatlerin oluştuğu da bilinmektedir. Özellikle toplumumuzda Muhammed ismini taşımanın kişiye ağır sorumluluklar yükleyeceği ve herkesin bu sorumluluğu kaldıramayacağı, Muhammed ismi Hz. Peygamber'e ait olduğundan onu taşıyan çocuğa bağırılamayacağı, bağırıldığı takdirde peygambere saygısızlık edilmiş olunacağı gibi görüşler de zamanla yaygınlık kazanmıştır. Ancak son yıllarda Muhammed isminin yeniden eski yaygınlığını kazanmaya başladığını da gözlemledik.

Çocuklarına Muhammed ismini seçen ebeveynler ve bu ismi taşıyan bazı kimselerin görüşlerine başvurduğumuzda (aşağıda sizlerle paylaşacağız) toplumuzda hala aynı kaygıların taşındığını gördük. Fakat görüş belirten ebeveynlerin bu ismi seçme gerekçelerine baktığımızda da Hz. Peygamber'in özelde bu konudaki uygulamaları, genelde de yaşantısının örnek alınması kaygılarıyla hareket edildiği ortaya çıktı.

Hz. Peygamber'in Kendi İsminin Alınmasına Dair Görüşleri

Muhammed isminin seçilmesi konusunda kısa bir özet vermeye çalıştığımız şu ana dek birbirine zıt iki görüşün olduğunu gördük. Her ikisi de temelde Hz. Peygamber'e karşı beslenen saygıdan kaynaklansa da önemli olan Allah Rasûlü'nün tavsiyeleriydi. Bu bağlamda Müslim'de rivayet edilen bir hadis şu şekildedir:

Bir defasında bir adam, çocuğuna Muhammed adını verince, kavmi Rasûlullah'ın adını çocuğuna veremeyeceğini söylemiş, iş Rasûlullah'a intikal edince: "Benim adımı alın; fakat künyemle künyelenmeyin. Çünkü ancak ben Kâsım'ım, aranızda taksimat yaparım." buyurmuştur.

Hadiste Hz. Peygamber'in kendi isminin alınması konusunda açıkça tavsiyede bulunduğu görülmektedir.

http://www.sonpeygamber.info alıntıdır



20 Ekim 2008 Pazartesi

Rabbimizin Dilinden Ona Yalvarış


************

Rabbimiz ancak,yalnız sana ibadet eder,yalnız senden yardım dileriz.Bizi lütuf ve ikramda bulunduğun,göstermiş olduğun doğru yol üzere bulunan kullarının yoluna ilet.Gazabına

Uğramış ve sapıtmışların yoluna değil.( Fatiha suresi )

************

Rabbbimiz bizi doğru yoluna ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize tarafından rahmet bağışla.

Lütfu en bol olan sensin.Rabbimiz seni tüm noksanlıklardan tenzih ederiz.( Ali İmran 8-191 ayet )

************

Ey Rabbim beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle.Ey Rabbimiz dualarımızı kabul et.Ey Rabbimiz amellerin hesap olunacağı gün beni, anamı , babamı, ve

Müminleri bağışla ( İbrahim suresi 41-42 ayet İbrahim Peygamberin duası )

************

Ey Rabbimiz bize Peygamberlerin vasıtası ile vaat ettiklerini ikram et ve bizi kıyamet günü rezil Rüsvan etme ; şüphesiz sen vaadinden caymazsın. Rabbim gireceğim yere dürüstlükle girmemi,

Çıkacağım yerdende dürüstlükle çıkmamı sağla ve bana tarafından hakkıyle yardım edecek bir

Kuvet ver. ( İsra Suresi 80 ayet )

************

Rabbimiz bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla.Kalplerimizde iman edenlere karşı hiç bir kin bırakma,şüphesizki sen çok şevkatlı , çok merhametlisin. ( Haşır suresi 10 ayet )

************

Ey Rabbimiz bizi sana boyun eğenlerden kıl.Neslimizide sana itaat edenlerden eyle.Bizi sana hakkıyla ibadet edenlerden eyle.ve tevbemizi kabul et.Zira sen tevbeleri çok çok kabul eden

çokça merhametli olansın.( Bakara Suresi 128 ayet )

************

Ey Rabbimiz bana sonra gelecekler içinde iyilikle anılmak nasip eyle.Beni naim cennetinin varislerinden kıl,İnsanların dirilecekleri günde beni mahçup eyleme.Rabbim bana hikmet ver veiyiler arasına kat. ( Şura suresi 83-85-87 ayetleri Hz.İbrahimin Duası )

************

Rabbim bana gözümün aydınlığı olacak bir eş ve zürriyetler bağışla ve beni takva sahiplerine önder kıl.( Furkan Suresi 74 ayet )

************

Rabbim yüreğime genişlik ver,işimi bana kolaylaştır.Dilimden bağı çözki sözümü anlasınlar. ( Taha suresi 25-26-27 Hz Musanın firavuna tebliğden önceki duası )

19 Ekim 2008 Pazar

Hz Ebu Bekir ( R.A ) Peygamber Sevgisi


İlk müslümanlardandır.Allah Rasülünü ( a.s.m ) can dostu ve mağara arkadaşıdır.Malını servetini

Bu yolda harcayan bir sahabidir.Allah Rasulü ( a.s.m ) la kızı Hz .Ayşe (R.anh. ) evlendirerek. Peygamberimizin kayın pederi olma şerefinede ermiş bir sahabidir.

Müslümanların sayısı 39 bulunca Hz.Ebu Bekir Allah Rasulü ( a.s.m )

- E y Allah’ın Rasulü (a.s.m ) artık gizlenmeyi bırakalım açıktan insanları islama davet edelim dedi

Allah’ın Rasulü (a.s.m )

- Ey Ebu Bekir ! Henüz sayıca çok azız buyurdu.

Ancak Hz.Ebu Bekir ( r.a.) ısralıydı.İsteğini Allah’ın Rasulü (a.s.m ) a tekrar yineledi. Allah’ın Rasulü (a.s.m ) Hz.Ebu Bekir’in ısrarı üzerine isteğini kabul etti.Bunun üzerine bütün Sahabiler topluca Müşriklerin şaşkın bakışları arasında topluca Mescid-i Harama doğru yönelerek yürümeye başladılar.Mescid-i Harama gelince Hz.Ebu Bekir ( r.a.) ayağa kalkarak bir konuşma yaptı ve insanları islama çağırdı.Müşrikler bu davet karşısında Allah Rasulü’ (a.s.m.) ve Ashabına kin ve

Öfke kusrakak. Allah Rasulü’ (a.s.m.) ve Ashabının üzerine saldırdılar.Bütün acımasızlıklarıyla tekme tokat vuruyorlardı.Ağzı yüzü kanlar içinde kalan Hz.Ebu Bekir ( r.a ) yere yığılıp kalmıştı.

Müşrikler onu öylesine dövmüşlerdiki aldığı darbelerden tanınmaz hale gelmişt.Onun ölmek üzere

olduğunu gören Hz.Ebu Bekir ( r.a ) nin akrabası olan Temim oğulları müdahelede bulunanarak

onu müşriklerin elinden zor kurtarmışlardı.Her kes Hz.Ebu Bekir ( r.a ) ümidini kesmiş ölmesini bekliyorlardı.Onu alıp evine götürdüler.Baygın bir vaziyette yatan Hz.Ebu Bekir ( r.a ) ancak akşama doğru gözünü açabildi.Ölmek üzere olmasına rağmen ağzından ilk söz.

- Allah Rasulü ( a.s.m ) bir şey oldumu ? O’ nun durumu nasıl diye sordu.

Yanındakiler için Hz.Ebu Bekir ( r.a ) nın ayılır ayılmaz kendi halini bırakıp yanındakilere Allah Rasulü ( a.s.m ) sorması anlaşılır gibi değildi. Hz.Ebu Bekir ( r.a ) durumunun iyiyie doğru gittiğini farkeden yakınları oaradan ayrılıp evlerine dağıldılar. Hz.Ebu Bekir ( r.a ) yanında bulunan annesine bir kez daha sordu.

- Allah Rasulü ( a.s.m ) bir şey oldumu nasıl ey Anneciğim diye ısrarla sordu.

Annesi Ümmü’l Hayr Allah Rasulü ( a.s.m ) iyi olduğunu öğrenip ona haber verdi.

Hz.Ebu Bekir ( r.a ) bu kez

- Allah Rasulü ( a.s.m ) nerede diye sordu.

Son bir gayretle yerinden kalktı ve ;

- Allaha Yemin olsun ki, O’nu görmeden O’nu görmeden ne bir lokma yemek yerim, ne de bir su

İçerim buyurdu.

Oğlunun son derece kararlı olduğunu gören Hz.Ebu Bekir ( r.a ) Annesi Ümmü’l Hayr gece karanlığı çökünce gizlice Hz.Ebu Bekir ( r.a ) alıp Allah Rasulü ( a.s.m ) ın kaldığı eve götürdü.

Allah Rasulü ( a.s.m ) onu görünce hemen ayağa kalkıp onun boynuna sarıldı ve öptü.Efendimiz

Onun bu haline çok üzüldü.Bunu fak eden Hz.Ebu Bekir ( r.a ) Efendimiz (a.s.m.) rahatlatmak için

-Anam Babam sana feda olsun Ya Resulallah benim birşeyim yok buyurdu.

O kendinden ziyade Allah Rasulü ( a.s.m ) iyi olmasına sevinmişti. Sonra Annesini Allah Rasulü ( a.s.m ) tanıştırdı.

- Annem iyi bir insandır.Belki Allah senin vesilenle onu cehennemden kurtarır buyurdu.

Allah Rasulü ( a.s.m ) annesi için dua buyrdu çok geçmeden anneside müslüman olup islamla şereflendi..

Bir gün Allah Rasulü ( a.s.m ) sahabilerine

- Dünyada bana üç şey sevdirildi:Güzel koku ,kadın ve gözümün nuru namaz diye buyurdu.

Yanında bulunan Hz.Ebu Bekir ( r.a ) kendini tutamadı ve şöyle buyurdu.

- Ya Rresulallah ! banada üç şey sevdirildi.Senin yüzüne bakmak, bütün malımı senin için harcamak ve kendimi sana yaklaştıracak vesileler bulmak. ( muhübbü’t-Taberi,1/265 )

Allah Rasulü ( a.s.m ) Mekkeden Medineye hicret ederken yanına aziz dostunu Hz.Ebu Bekir ( r.a ) almıştı. Müşriklerden Süreka peşlerine takılmış onları takip ediyordu. Hz.Ebu Bekir ( r.a ) korku ve endişe içinde ağlıyor bize ulaşacak Ya Rresulallah ! diyerek ağlıyordu.

Allah Rasulü ( a.s.m ) Hz.Ebu Bekir ( r.a ) a

-Niye ağlıyorsun Ya Ebu Bekir diyordu. O ise

- Ey Allah Rasulü ( a.s.m ) vallahi kendim için ağlamıyorum.Sana bir zarar vermelerinden korkuyorum diyordu.

- Allah Rasulü ( a.s.m ) Allah’ım bizi ondan koru ! diye dua edince Süreka’nın atının ayakları kumlara gömülüverdi.

Sonra birlikte sevir mağrasına vardılar.Hz.Ebu Bekir ( r.a.) önce mağraya girerek etrafı zararlı

Haşerelerden temizledi.Sonra mağradaki deliklerden Allah Rasulü (a.s.m ) bir zarar gelmemesi için üzerindeki cüppeyi çıkararak mağradaki delikleri bir bir kapattı.Sonra Allah Rasulü ( a.s.m )

İçeri davet etti.Elbise ile bitün deliklerikapamış sadece iki delik kalmıştı.Allah Rasulü ( a.s.m ) istirirahata çekildiler. Hz.Ebu Bekir ( r.a.) kalan iki deliğide ayakları ile kapattı. Allah Rasulü ( a.s.m ) başını Hz.Ebu Bekir ( r.a.) dizine koymuş uyuyordu.Bu esnada delikten gelen bir yılan

Hz.Ebu Bekir ( r.a.) ayağını sokmuştu. Hz.Ebu Bekir ( r.a.) ızdırap içinde kıvarnıyordu.Ancak

Allah Rasulü ( a.s.m ) rahatsız etmemek için acılara katlanıp ses çıkarmıyordu.Yanaklarında akan

yaşlar Allah Rasulü ( a.s.m ) yanaklarına düştü . Allah Rasulü ( a.s.m ) Hz.Ebu Bekir ( r.a.) ağladığını görünce,

-Ne oldu sana Ya Ebu Bekir diye buyurdu. Hz.Ebu Bekir ( r.a.)

-Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah Yılanlar ayağımı soktu diyordu. Allah Rasulü ( a.s.m )

-Bana haber verseydin ya diye buyurdu. O da,

-Ya Resulallah sizi rahatsız etmek istemedim diyordu.

Sonra Allah Rasulü ( a.s.m ) elini Hz.Ebu Bekir ( r.a.) ayaklarında gezdirdi ve dua buyurdu.Yaraları iyileşti ayağındaki ağrı sızı iyileşti.

Bu süreçte Allah Rasulünü ( a.s.m.) takip eden kişiler mğaraya yaklaşmış,gölgeleri mağra önüne düşmüştü.Hz.Ebu Bekir ( r.a ) müşriklerin gölgesini görünce efendimiz için endişelendi ve birden

Ağlamaya başladı.

- Ya Resulallah onlardan biri başını uzatsalar bizi hemen görürler diyordu. Allah Rasulünü ( a.s.m.)

-Ey Ebu Bekir! Üçüncüsü Allah olan iki kişi için ne olacağını sanıyoorsun buyurdu.

Efendimizle geçen bu çok özel anda çok özel lütuflara mashar olan Hz.Ebu Bekir ( r.a.) Allah ile

Birlikte olmanın sırına erdi.Sonra gönlüne bir ferahlık yerleşip ferahladı.