14 Ekim 2008 Salı

HZ.EBU BEKİR ( R.A )


Bir Peygamber Aşığı Hz Ebu Bekir ( R.A )




Hz. Ebu Bekir'in imanı sıradağlar gibi sağlam, kâinata meydan okuyacak kadar güçlüydü. O her konuda, her olay karşısında, her anda ve her zaman Allah'a olan imanını dile getirirdi. Hayatı, düşüncesi, beklentisi, geleceği hep iman üzerine kurulmuştu. Kur'ân'ın tanımladığı mü'min vasfının tamamı, en ideal anlamda onda görülüyordu.

Canını, varlığını, servetini ve her şeyini hiç çekinmeden ve en ufak bir tereddüt göstermeksizin Allah ve Rasulü uğruna feda etti. İslamın ilk günlerinde herkes biraz araştırıp soruşturduktan ve tereddütler geçirdikten sonra iman etmelerine karşın, Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin peygamber olduğunu duyar duymaz, Peygamberimizle görüşmek için evine gitti.

Aldığı haberi Peygamberimize açınca şu cevabı aldı. "Ey Ebu Bekir, ben sana ve bütün insanlara gönderilmiş Allah'ın elçisiyim. İnsanları bir olan Allah'a davet ediyorum." Peygamberimizin bu sözlerini duyan Hz. Ebu Bekir anında iman etti.

İman ettiği zaman müşrikler tarafından öldüresiye dövüldü. Uzun süre baygın kaldı. Gözünü açar açmaz sorduğu tek şey: "Resulullah ne yapıyor" oldu. Miraç sabahıydı. Peygamberimiz çok kısa bir süre içinde bütün gayb âlemlerini gezip gördüğünü anlatıyordu. Müşrikler kendisiyle alay ediyordu. Bu esnada Hz. Ebu Bekir geldi. Müşrikler Peygamberimizin anlattıklarını ilettiler. Hz. Ebu Bekir de "O dediyse doğrudur" dedi ve ondan sonra "imanda en ileri düzey" olan "sıddîk" unvanıyla anılır oldu.

Hz. Ebu Bekir sürekli Peygamberimizle beraberdi. Onun en yakınıydı, en samimi dostu ve arkadaşıydı. Onun için en öncelikli, en önemli, en hayati ve en ciddi iş Peygamberimiz ve getirdiği hak din olan islamdı. Çünkü O Allah'ın elçisiydi. Allah adına konuşuyor, Allah adına hareket ediyor, Allah adına çalışıyordu. Bu açıdan Hz. Ebu Bekir de Peygamberimizin en birinci yardımcısı ve emrinden çıkmayan en yakın dostuydu.

Onun bu özelliğini ve yakınlığını Peygamberimiz şöyle ifade ediyordu: "Bana Ebu Bekir'in malı kadar kimsenin malı faydalı olmadı. Ben Müslüman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk göndüm. Ebu Bekir hariç. Zira o teklifim karşısında hiç tereddüt etmeden kabul etti."2 "Sohbetiyle olsun, malıyla olsun bana en çok ikramda bulunan Ebu Bekir'dir. Eğer ben Rabbimden başkasını dost tutacak olsaydım, mutlaka Ebu Bekir'i dost edinirdim. Ancak İslam kardeşliği ve İslam

muhabbeti var."

Kaynak

3 1 Keşfu'l-Hafâ, 2:165. 2 Tirmizi, Menakıb (3662) 3 Müslim, Fedailü's-Sahabe:

13 Ekim 2008 Pazartesi

Sahabanin Peygamber ( a.s.m ) Sevgisi



MUS'AB BİN UMEYR ( R.A )



Mus'ab bin Umeyr ( r.a ) Mekkenin en zengin ailesine mensup yiğit ve yakışıklı bir delikanlı idi.Musab ( r.a ) evden sokağa çıktığı zaman bütün genç kızlar pencereye üşüşür onu büyük bir hayranlıkla seyre koyulurlar, onunla evlenmenin hayalini kurarlardı.Musab ( r.a ) ise başı önde olduğu halde sağına soluna bakınmaksızın öylece ilerlerdi.

Musab ( r.a ) orta boylu, güzel yüzlü, nâzik ve yumuşak huylu, son derece zekî idi. Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke halkı ona gıpta ile bakardı. Güzel konuşurdu. Peygamberimiz (a.s.m ) onunla ilgili
.
"Mekke'de Mus'ab'dan daha zarîf, daha nârin, daha güzel kimse yok idi. Saçları kıvrım kıvrım idi." buyurmuşlardı.



Bütün bu rahatlıklara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hissediyordu Mus'ab bin Umeyr. Bu maksatla sevgili Peygamberimizin bir merkez olarak seçtiği, İslâmı anlattığı ve o zaman Mekke'de müslümanların toplandığı Erkam bin Ebi'l-Erkam'ın evine gitti. Resulullahı görür görmez Müslüman oldu.

İslâmiyeti kabûl ettiği an hayatı da birdenbire değişti. Eski servet ve zenginliğin yerini fakirlik aldı.

Âilesinin sevgili oğullarına yapmadığı eziyet kalmadı. Onu dîninden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan'ın yakıcı güneşi altında ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar.


Fakat Mus'ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebât göstererek aslâ İslâmiyetten dönmedi. Her seferinde bütün gücüyle haykırıyordu:

İslâmiyet'i kabûl ettikten sonra Mekke'de sıkıntı ve işkencelere mâruz kalan Mus'ab bin Umeyr, Resûlullahın izniyle iki defa Habeşistan'a hicret etti. Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı.

Daha sonra dönüp, Peygamberimizin yanına geldi. Onun bu gelişini
Hz. Ali şöyle anlatmıştır:

Resûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus'ab bin Umeyr geldi. Üzerinde yamalı bir elbiseden başka giyeceği yoktu. Resûlullah onun bu hâlini görünce, mübârek gözleri yaşla doldu ve:

- Kalbini Allahü teâlânın nûrlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı. Allah için bunların hepsini terk etti. Allah ve Resûlünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir, buyurdu.


İlk öğretmen

Birinci Akabe bî'atında Müslüman olan Medîneliler, Resûlullah efendimize:

"Yâ Resûlallah! İçimizde, İslâmiyet açıklandı ve yayılmaya başladı. Halkı Allahın Kitâbına da'vet edecek, Kur'ân-ı kerîmi okuyacak, İslâm dînini anlatacak, İslâmın sünnet ve emirlerini aramızda ikâme edecek, yerleştirecek, namazlarımızda bize imâmlık yapacak bir kimse gönder" diye mektup yazdılar.

Bunun üzerine Resûlullah efendimiz Mus'ab bin Umeyr'i, Medine'ye gönderdi ve ona:

"Medînelilere Kur'ân-ı kerîm okumasını, İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmesini, namazlarını kıldırmasını" emretti.

Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve hizmeteri netîcesinde İslâmiyet, Medîne'de sür'atle yayıldı. Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, îmân etmeyen kalmamıştı.

Bir gün Mus'ab bin Umeyr, bir bahçede, etrâfında bulunan Müslümanlara dîni anlatıyor, sohbet ediyordu. Bu sırada Evs kabîlesinin reîslerinden olan Üseyd, elinde mızrağı olduğu hâlde hiddetli bir şekilde gelip, şöyle konuşmaya başladı:

Sözümüzü dinle

Siz bize niçin geldiniz, insanları aldatıyorsunuz? Hayâtınızdan olmak istemiyorsanız buradan derhâl ayrılın!

Onun bu taşkın hâlini gören Mus'ab bin Umeyr;

- Hele biraz otur! Sözümüzü dinle. Maksadımızı anla, beğenirsen kabûl edersin. Yoksa engel olursun, diyerek gâyet yumuşak ve nâzik bir şekilde karşılık verdi.

Üseyd sâkineşip;

- Doğru söyledin, dedi ve mızrağını yere saplayarak oturdu.

Mus'ab bin Umeyr ona İslâmiyet'i anlattı ve Kur'ân-ı kerîm okudu. Kur'ân-ı kerîmin eşsiz belâgatı ve tatlı üslûbunu işiten Üseyd kendini tutamayıp;

- Bu ne kadar güzel, ne kadar iyi bir sözdür. Bu dîne girmek için ne yapmalı, diye sordu.

Güzel yüzlü, tatlı dilli öğretmen cevap verdi:

- Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah demek kâfidir.

Mus'ab bin Umeyr'in, bu sözü üzerine Kelime-i şehâdeti söyleyip Müslüman olan Üseyd, sevincinden yerinde duramadı ve:

- Ben gidip arkadaşlarıma da anlatayım, diyerek ayrıldı.

Evs kabîlesinin reîsi Sa'd bin Muâz'ın ve kabîlesinin yanına varınca, Müslüman olduğunu söyledi.

Bunu gören Sa'd şaşırarak hiddetlendi ve Mus'ab bin Umeyr'in yanına koştu. Yanına varınca sert bir kızgın bir tavırla konuşmaya başladı.

Mus'ab bir Umeyr, ona da gâyet yumuşak konuştu ve oturup biraz dinlemesini söyledi. Sa'd, bu nâzik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı.

Mus'ab bin Umeyr, ona da İslâmiyet'i anlattı ve Kur'ân-ı kerîmden bir miktâr okudu. Kur'ân-ı kerîm okunurken Sa'd'ın yüzü birden bire değişiverdi. O da orada Müslüman oldu. Zamanla medine halkından nerdeyse müslüman olmayan kalmamıştı



Mus'ab bin Umeyr, Müslüman olan Medîneli müslümanlar ile ikinci Akabe bîatında bulundu.
Bedr savaşında sancaktâr olup, büyük gayret ve kahramanlık gösterdi. Süveyd bin Harmale ile birlikte Abdüddâroğullarından Bedir savaşına katılan iki kişiden biri idi. Mus'ab, Uhud savaşına da katıldı. Yine sancağı o taşıyordu.

Bu savaşta Peygamberimizin yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koyuyordu. İki zırh giyinmişti. Bu hâliyle Peygamberimize benziyordu.

Peygamberimize benziyordu

Müşrik ordusundan İbn-i Kâmia adında biri Peygamberimize saldırırken, Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Bu müşrik, bir kılıç darbesiyle Mus'ab bin Umeyr'in sağ kolunu kesti. Mus'ab bunun üzerine sancağı derhâl sol eline aldı.

Mus'ab o esnâda; "Muhammed (aleyhisselâm) ancak resûldür. Ondan evvel daha nice peygamberler gelip geçmiştir" meâlindeki Al-i İmrân sûresinin 144. âyet-i kerîmesini okuyordu. İkinci bir darbe ile sol kolu da kesilince, sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı ve yine aynı âyet-i kerîmeyi okudu. Bu hâliyle kendini Peygamberimize siper yapan Mus'ab bin Umeyr'in üzerine hücum eden İbn-i Kâmia, vücûduna bir mızrak sapladı ve Mus'ab bin Umeyr yere yıkılıp şehîd oldu.


Mus'ab bin Umeyr zırh giydiği zaman, Peygaberimize benzediği için müşrikler onu şehîd edince Peygamberimizi ödürdüklerini zannetmişlerdi.

Resûlullah efendimiz, Mus'ab bin Umeyr'i şehîd olmuş görünce, başı ucuna dikilerek Ahzâb sûresinden:

"Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri sözde sadâkat gösterdiler. Onlardan bâzıları şehîd oluncaya kadar çarpışacağına dâir yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehîd olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü aslâ değiştirmediler" meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu ve sonra şöyle buyurdu:

- Allah'ın Resûlü de şâhittir ki, siz kıyâmet günü Allah'ın huzûrunda şehîd olarak haşrolunacaksınız.

Selâm vereceklerdir

Daha sonra yanındakilere dönüp;

- Bunları ziyâret ediniz. Kendilerine selâm veriniz. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kim bunlara bu dünyâda selâm verirse, kıyâmette bu aziz şehîdler kendilerine mukâbil selâm vereceklerdir, buyurdu.

Daha sonra Mus'ab bin Umeyr'e kefen olarak bir şey bulunamamıştı. Mekke'nin en zengin iki ailesinden birinin çocuğu olan Mus'ab bin Umeyr'in örtünecek kefeni yoktu. Vücûdu kaftanı ile ve ayak tarafı da otlarla örtülmek sûretiyle defnedildi.

Habbâb bin Eret der ki:

Mus'ab bin Umeyr, Uhud'da şehid edilince, kendisini saracak kısa bir hırkadan başka bir şey bulunamadı. Hırkayı baş tarafına çektik, ayakları açıldı. Ayaklarına çektik, baş tarafı açıldı. Resûlullah bize:

- Onu baş tarafına çekiniz! Ayaklarını otlarla kapatınız! buyurdu.




Sahabenin Peygamber Aşkı
Dr Hilal Kara -Abdullah Kara

Sahabanin Peygamber ( a.s.m ) Sevgisi



HZ.HALİD BİN VELİD ( R.A )

Her gece yatağına yattığı zaman Allah Rasulü ( a.s.m. ), Muhacirin ve Ensar’ın isimlerini tek tek anar,onlara olan sevgisini dile getirirdi.Sonra uykuya yenilinceye kadar;

“ Onlar benim özüm,herşeyim,canımdan bir parçadır.Kalbim hep onlarla birlikte.Onlara olan aşkım

artıkça arttı. Rabbim bir an önce ruhumu alarak onlara kavuştur” diye dua ederdi.

HZ ALİ ( R.A )

Hz.Ali ( r.a ) Allah Rasulunü nasıl severdiniz diye soruldu.O da şöyle buyurdu. “ Onu mallarımız dan, canlarımızdan,Evlatlarımızdan,Anne ve Babamızdan, çölde suzuz kalmış birisinin sovuk suyu sevdiğinden daha ziyade severdik “. Diye buyrmuşlardır.

HZ.EBU HUREYRE ( R.A ) ANLATIYOR.

Alllah rasulü’nün ( a.s.m ) hastalığı şiddetli bir hal almıştı.Allah rasulünü ziyarete gitmiştim. Efendimizin huzurunda bütün sahabiler acılar içinde kıvranıyor ve ağlıyordu. Odanın bir köşesinde sessizce ağlayan bir sahabi dikkatimi çekti.Kenarda öylece ağlıyordu ne sesi çıkıyor,nede hareket ediyordu.Göz yaşı sel olmuş akıyor,sakalı ıslanıyordu.O nun bu içinin için yanarak ağlamasından dolayı Cebrail ( a.s.) Huzur-u saadete geldi ve efendimize:

- Ey Muhammed ( .a.s.) şu ağlayan kişi varya ,gözyaşları ile cehennemde ateşten akan ırmakları söndürdü, dedi.

HZ.TALHA BİN BERA ( R.A.)

Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) annesini aşırı derecede seven Meidineli bir sahabi idi.Allah Rasulü ( a.s.m ) Medineye hicret edince o da diğer Medineliler gibi biat etmek için Allah Rasulü’nün ( a.s.m.) huzuruna çıkt.Annesini aşırı derecede sevan Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) Allah Rasulü (a.sm.) huzurunda anne sevgisi ile sınavdan geçti.

Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) anlatıyor.

Allah Rasulü’nün huzuruna çıkınca uzat elini biat edeyim dedim.Oda bana ( imanın ,sevginin biatın ne demek olduğunu anlatmak için ):

-Annenle irtibatını kesmeni emretsemde bana biat edermisin ? diye sordu.

- Hayır biat etmem dedim huzurundan ayrıldı.Ne annemden ne de Allah Rasulü’nden ( a.s.m ) ayrılmak istiyordum.Sonra tekrar yanına gittim.

- Uzat elini biat edeyim dedim! dedim

- Ne için biat edeceksin diye sordu.

-İslam için dedim.Yine bana

- Annenle irtibatını kesmeni emretsemde bana biat edermisin ? diye sordu.

-Hayır biat etmem dedim.Biat etmeden yanından ayrıldım.Bir süre sonra tekrar yanına gittim.Bana dediki;

- Ey Talha bizim dinimizde akraba ile bağları kesmek yoktur.Sana bu şekilde söylememin nedeni

Dininde herhangi bir şüphe kalmaması içindir buyurdu.

Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) biat ettikten sonra Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) etrafında pervane oldu.

Bundan sonra Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) yanına sık sık gider onun elini öper sevgisini gösterirdi.

Ona olan sevgisi hergeçen gün daha artmış sonunda Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) anasından,babsından kendi nefsinden daha ziyade sever olmuştu. Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) sevgisini dışa vurduğu bir andı. Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) hitaben şöyle dedi.

- E y Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) bana ne dilerseniz emredin size karşı gelmeksizin sizin emrinizi

yerine getireyim dedi.Onun bu sözlerinden hoşlanan Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) ona gülümseyerek

şaka ile :

- Haydi git babanı öldür buyurdu.

Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) aşkı ile kendinden geçen Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) babasının bile öldüğünü unutmuş hemen yerinden fırlayarak kapıya yönelmişt.

Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) ona seslenerek.

- Buraya gel ya Talha Bin Bera ! Ben akrabalık bağlarını koparamak için gönderilmedim buyurdu.

Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) nın hasta olduğunu öğrenen Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) ziyaret için evine

Gitti.O srada Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) hastalığının şiddetinden baygın yatıyordu.Efendimiz evden

ayrılırken hasta yakınlarına:

- Talha Bin Bera nın bu gece vefaat edeceğini sanıyorum.Vefat ederse gecikmeden bana haber

verin! Vefat eden bir müslümanın cenazesini bekletmek uygun değildir buyurdu.Gece olunca ayılan Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) yanındakilere ;

- E y Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) beni ziyarete geldimi diye sordu.Yanındakiler

- Geldi diyerek Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) kendisi için söylediklerini ona aktardılar.Vefat edeceğini öğrenen Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) da ölüm korkusu ile ilgili hiç bir panikleme yoktu.O o halinde bile En Sevgiliyi düşünüyor onun için endişeleniyordu. Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) etrafındakilere şöyle diyordu.

- Öldüğümde beni hemen defnedin.O na haber vermeyin. Benden dolayı ona gece karanlığında yolda gelirken zehirli bir hayvanın sokmasını,Yahudilerin ona kötülük yapmasını veya başına başka bir felaket gelmesini asla istemiyorum.Sabah olunca selamımı söyleyin ve benim için af dilemesi için ricada bulunun ! dedi ve bir süre sonra vefat etti.

E y Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) sabah namazından sonra Sahabilere Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) sorunca onun vefat ettiğini söyleyip onun Allah Rasulü ( a.s.m ) söyledikleri son sözlerini ilettiler.

Efendimiz onları dinledikten sonra ellerini kaldırarak Hz.Talha Bin Bera ( r.a ) için şöyle dua buyurdular.

- Allahım o sana kavuştuğunda, o Sana Sende onu gülerek karşıla! ( Sen ondan oda Senden razı olsun ! ) buyurdu.

Sahabanin Peygamber ( a.s.m ) Sevgisi


HZ.AMR BİN AS ( R.A. )

Sahabilerin her birisi peygamberimizi (a.s.m ) kelimelerle anlatılmayacak kadar çok severlerdi.

Bunu yaşantıları ile dışa vurur bazende açıkça söylerlerdi.İşte onlardan biride Amr Bin As ( r.a.) dır. Amr Bin As ( r.a.) duygularını şöyle dile getirir.

“ Hiç kimseyi Allah Rasulü ( a.s.m. ) kadar sevmedim.Gözümde ondan daha saygın birisi hiç bir zaman olmadı.Ona olan saygımdan başımı kaldırıp Resulullahın ( a.s.m ) yüzüne bakamazdım.

Bu yüzden biriniz bana onu anlatın deseniz anlatamam.Çünkü hiç bir zaman onun yüzüne bakamadım “ der.

HZ.ABDULLAH BİN ÖMER ( R.A. )

Gönül ehli olup çok hassas bir kalbe sahip olan sahabilerdendir.

Nafi derki..

Abdullah Bin Ömer ( r. a ) “ İman edenlerin Allah’ı anmaları ve inen Kur’an ayetleri sebebi ile kalplerinin ürperme zamanı gelmedimi ( hadid suresi 57:16 ) ayetini okuyarak ağlar, bir

Türlü göz yaşı dinmezdi. “

Ebu Musa El Eşari ( r.a. ) anlatıyor.

“ Bir gün Abdullah Bin Ömer ( r. a ) yanında namaz kıldım.secdeye vardığında şöyle dua ettiğini duydum:

“ Ey Allah’ım ! Senin sevgini bendeki her sevgisinin üzerine çıkar,senin korkunu bütün korkularımın önüne al.” Diye dua ediyordu.

Ebu Musa El Eşari ( r.a. ) derki “ Müslüman olduğumdan buyana bu kadar feyizli bir namaz kılmamıştım.O namazımın günahlarıma kefaret olacağını umuyorum. “ der.

Abdullah Bin Ömer ( r.a. ) nın çok güzel gösterişli bir devesi vardı.Bir gün bu devesini pazarda

Satmak için götürdüğünü gören dostları ona “ böyle güzel bir deveyi satmasan daha iyi olur “ dediler.O da:

- Doğru söylüyorsunuz ancak kalbim onunla meşgül olmaya başladı.Kalbimin Allah’tan başka hiç bir şeyle meşgul olmasını istemiyorum. Sözleriyle cevapladı.

Abdullah Bin Ömer ( r. a ) Allah Rasulunü canından çok severdi.Onu andığında gözlerinden yaşlar boşanırdı.Hac için Mekkeye gittiğinde, Allah Rasulü’nün uğradığı yerlere uğrar onun hatıratlarını yad ederdi.Eefendimizin bulunduğu yerlere el ve yüzünü sürer, gözleri yaşla dolardı.

Abdurrahman Bin Sad ( r.a ) anlatıyor.


Abdullah Bin Ömer ( r. a ) yanındaydım ,aniden ayağı kasıldı.Felçli gibi hareket edemez oldu.

Ona “ En sevdiğin kişiyi anarsan ayağının kasılması ve ağrısı geçer dedim.” Oda

- Ya Muhammed ( a.s.m ) diye öyle bir feryad ettiki yere yığılıp kaldı. Abdullah Bin Ömer ( r. a ) bayılmıştı.

HZ.EBU TALHA ( R.A )

Hz Ebu talha ( r.a ) Efendimizden ayrı kalmaya hiç dayanamayan sahabilerden biriydi. Bir defasında eşi Ümmü Süley’ ( r.a. ) doğumunun yakın olması sebebi ile Allah Rasulün’den ayrı kalmış bu hasret onu yeyip bitirmişti.Eşinin doğumunu dört gözle bekliyor bunun için kuba’dan

ayrılamayıyordu.Bu durum onu çok üzüyor derin düşüncelere sevk ediyordu.Rabbine yönelip

şöyle dua etti.

- Ey Allah’ım ! sende biliyorsinki her zaman Allah Rasulü’nün ( a.s.m. )yanında olmak istiyorum.

gördüğün gibi bu durum beni buraya hapsetti.Bena bu durumdan bir çıkış yolu ihsan et !

Eşinin bu içten yakarışın işiten Ümmü Süley’ ( r.a. ) onu teselli etti ve

-Ben iyiyim ,sancılarım geçti.Haydi Allah Rasulü (a.s.m ) yanına git ‘diyerek onu medineye efendimizin yanına gönderdi.

HZ.MUAZ BİN CEBEL ( R.A )

Allah Rasulü ( a.s.m ) Muaz Bin Cebel ( r.a.) yemene vali ve islam davetcisi olarak gönderirken

Ona şöyle dedi.

- E y Muaz! Belki beni bu seferden sonra göremezssin.Muhtemel geri döndüğünde şu mescidime ve kabrime uğrayacaksın,buyurdu.

Güllerin Efendisi’nin bu sözü muazın yüreğine bir ateş gibi düştü.Kalbi bu sözlerle alev alev yanarken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.Allah Rasulü ( a.s.m. ) yüzünü Medineye doğru çevirdi,

-İnsanların bana en yakın olanı nerede olursa olsun takva sahibi olanlardır, buyurarak onu teselli etti

Sahabenin Peygamber Aşkı

Dr Hilal Kara -Abdullah Kara

Sahabanin Peygamber ( a.s.m ) Sevgisi



BİR PEYGAMBER AŞKI HZ.SEVBAN ( R.A.)


Peygamber aşıklarından Hz.Sevban Allah Rasulünü ( a.s.m. ) delicesine sever ondan bir an olsun ayrılmazdı.Bir gün huzur-u saadete vardığında rengi kaçmış bitkin bir haldeydi.Üzüntüsü her halinden belli oluyordu.Efendimiz onu bu halde görünce sordu. “Ne oldu ya Sevban ! sana böyle “ dieye.

Sevban (r.a.) şöyle cevap verdi.Ya Resulallah ne hastayım, ne de rahatsızım.Ancak seni

Bir süre görmediğim zaman böyle oluyorum.Seni çok arzuluyor,seni görünceye kadar kendimi yalnız ve garip hissediyorum.Sonra ahreti hatırlıyorum.Orada ya seni göremezsem diye korkuyorum.Çünkü biliyorum ki, sen orada nebilerle birlikte olacaksın.Ben cennete girsem bile,

Senden daha düşük bir makamda olacağım.Bunun için muhtemelki seni göremiyeceğim.Cennete

Giremezsem zaten hiç göremiyeceğim. “ Bu duygu beni kahrediyor Ya Resulallah “ diyordu.

Bunun üzerine

“ Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse,işte onlar,Allah’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler,sıddıklar ve salih kişilerle beraberdirler.Onlar ne güzel arkadaştır “ mealindeki

Nisa suresinin 69 ayeti kerimesi nazil oldu.

Onun Allah Rasulü’ne olan aşkı Eefendimize karşı saygı konusunda çok hassas duruma getirmişti

Bırakın kendisini başkalarının dahi Eefendimize karşı en küçük saygısızlığına asla tahamülü yoktu.Hz. Sevban ( r.a.) anlatıyor.

Bir gün Allah Rasulü’ne (a.s.m.) yahudi alimlerden biri geldi.

-Esselâmü aleyke ya Muhammed ! dedi. Onu şiddetli bir şekilde ittim.Neredeyse düşecekti.Yahudi alimi ne olduğunu anlayamamıştı.Bana hayretle..

- Niçin itiyorsun ? diye sordu. Bende

- Resulallah demediğin için dedim.O da

- Biz bunu kabül etseydik zaten Müslüman olurduk biz onu ailesinin kendisine vermiş olduğu isimle çağırırız dedi.Allah Rasulu

- Evet ailemin bana verdiği isim Muhammeddir dedi.

Sahabenin Peygamber Aşkı
Dr Hilal Kara -Abdullah Kara

Sahabeden Günümüze Peygamber Aşıkları


SAHABENİN PEYGAMBER AŞKI


Şüphesiz Allah Rasulü ( a.s.m. ) her hususta olduğu gibi maddi ve manevi güzelliktede hiç bir insanla kıyaslanamayacak kadar güzeldi.O göreni kendine hayran bırakan, kalbini ve gönlünü kendine bağlayan bir güzelliğe sahipti.

Sahabeden Ebu Hureyre (r.a ) ve Cabir Bin Semure ( r.a. ) O,nunla ilgili şöyle demişlerdir.

- Allah Rasulü’n den daha güzel bir varlık görmedim.Güneş ve ay onun yüzünde parlıyor gibiydi.Güldüğünde dişleri parıldardı.

Yine Enes Bin Malik ( r.a )

- Allah Rasulü’nün (a.s.m. ) kokusundan daha güzel bir misk yada amber koklamadım “ buyurmuştur. ( Buhari menakıb,23 müslim,Fedail.)

Efendimiz görünüm bakımndan da son derce güzel olduğu gibi son derecede temizdi.


Amber gibi kokmakla kalmaz, müberek ellerini dokundurup başını okşadığı çocuklar bile mis gibi kokardı.

Allah Rasulü’nün (a.s.m. ) vefat ettiğinde onu yıkayan Hz Ali ( r.a. ) şöyle der:

Allah Rasulü’nün (a.s.m.) yıkadığım zaman onda diğer insanlarda gördüğüm hiç bir şeyi görmedim.Bunu fark edince gayr-i ihtiyari şöyle dedim. “ Yaşamın gibi ölümüne tertemiz Ya Resulallah “

“ onu yıkarken o zaman kadar hiç duymadığım güzellikte bir koku etrafa yayıldı.”