10 Ekim 2008 Cuma

YABANCILARIN DİLİNDEN PEYGAMBERİMİZ (A.S.M)




İnsanlığın sorunlarının üst üste yığılarak nerdeyse çözülmez hal aldığı günümüzde Hz. Muhammed’e her zamankinden daha fazla muhtacız. Eğer O aramızda olsaydı bütün bunları oturup bir fincan kahve içme rahatlığı ile çözerdiGeorge Bernard Shaw ( İrlandalı dramatist, sosyalist düşünür ve 20.yüzyılın önde gelen tiyatro yazarlarından)


* * *

“Tarihteki Yüz Büyük İnsan” adlı kitabıyla bütün dünyada yankılar uyandıran Amerikalı bilim adamı Prof. Michael Hart’a kitabın ilk yayınlandığı tarihten on yıl sonra, Kahire’de çağırıldığı bir ödül töreninde, El-Ahram Gazetesi muhabirlerince sorulan; “kitabınızın yayınlanmasının üzerinden 10 yıl geçti neredeyse. ‘100 ünlü Adam’ adlı kitabınızda birinci yeri Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ayırmıştınız, hâlâ bu görüşünüzde ısrarlı mısınız?” şeklindeki soruya şu cevabı vermişti:
“Bu ünlülerin ilk listesi. Bu sayı 200-300’e bile çıkarılsa Hz. Muhammed’in (s.a.v.) listenin başındaki yeri sabittir.



Ben ünlüleri incelerken bazı sabit kriterler ortaya koydum. Bunlardan biri de, ünlülerin insanlık tarihinde bıraktıkları geniş ve derinlemesine izlerdir. Benim, ünlülerin en ünlüsü olarak Hz. Muhammed’i (s.a.v.) tercihim ise, O’nun hem peygamberliği, hem de dinî ve dünyevî seviyede fevkâlâde başarılı olmasıdır. İnsanlık ahlâkı, felsefî ve hukukî olarak İslâm’dan daha mükemmel bir din görmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatından sonra da İslâm, dünyanın doğusunda ve batısında yayılmaya devam etti. Dünyada hâlâ bir çok insan kalpleriyle ve akıllarıyla İslâm’a yöneliyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davet ettiği din, 14 yüzyıl önce medeniyetin ve kültür merkezlerinin dışındaki bir bölgede doğmuştu. Ve zor şartlar altında yol aldı. Buna rağmen İslâm, dünyanın her yönüne yol buldu. Ve inanıyorum ki Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi, her yönüyle mükemmel bir insan, bir daha gelmez.”Prof. Dr. Michael Hart


***

Hiç kimse Hz. Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim bütün kanunlarımız, İslâm medeniyetine bakarak çok eksiktir. Biz Avrupa milletleri, büyük medenî imkânlarımıza rağmen, Hz. Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız.”Johann Wolfgang von Goethe (Alman Şair ve Yazar


***
Kahramanlıklarını görmek mümkündür. Bunlardan bazıları Peygamberliğinin ilk günlerinde ve bazıları da peygamberliğinden sonra olmuştur. Eşsiz mucizeleri gördüğüm zaman, O’nu rütbe bakımından insanların en büyüğü ve en yücesi olarak mütalaa ediyorum. Hatta; insanlık O’nun bir benzerini görmemiş ve görmeyecektir de…”Aziz, Prof. Bosworth Smith (Mohammed and Mohammadanism, London 1874)


***

Bitmeyen bir hayranlık, sürekli bir saygı, Arabistan’ın bu büyük Peygamberinin hayatını ve şahsiyetini inceleyen ve nasıl öğrettiğini, nasıl yaşadığını bilen herkesin bu güçlü Peygamber için ürpertici bir saygıyla dolmaması mümkün değildir. Kitabımda söyleyeceklerimin pek çoğu, çoklarının bildiği şeyler olsa da, ben onları ne zaman yeni baştan okusam, bu Arabistanlı Muallim için hep yeni bir hayranlık, yeni bir saygı duyuyorum.Annie Besant, (Hindistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi Liderlerinden) (The Life and Teachings of Muhammad, Madras, 1932)


***

“Kral ve vezirler gibi azamet ve debdebe perdeleriyle gizlenmiş değildi. Kendi hırkasını kendi yamalar, kendi ayakkabısını kendi tamir ederdi. Harbe gider, ashabı ile istişare eder, emirlerini onlarla beraber verirdi.


Nasıl bir insan olduğunu her yönü ile kavminin bilmesi için böyle yaptı. Ona artık, siz ne isterseniz öyle deyiniz. Dünya’da taç ve ihtişam sahibi hiçbir imparatora, yamalı bir hırka içindeki bu insan kadar hürmet ve itaat edilmemiştir. Yirmi üç yıllık dünya imtihanı, gerçek bir kahraman için lüzumlu bütün unsurları taşımaktadır.”Thomas Carlyle (Meşhur İngiliz Düşünür)
Ben şunu iddia ediyorum ki, Hz. Muhammed en seçkin bir kıymettir. Yaradan’ın, böyle ikinci bir vücudu imkan sahasına getirmesi de ihtimalden uzaktır. Seninle aynı asırda bulunamadığımdan dolayı üzgünüm Ey Muhammed…
Prens Otto Von Bism



***
Hz. Muhammed’in (sav) insan olması itibariyle, bütün insanlık muhakkak iftihar eder. Çünkü O Zât, ümmî olmasıyla beraber, onüç asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiş ki, biz Avrupalılar ikibin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli nesiller oluruz.Shebol (1927 Hukuk Kongresi Başkanı)arck (Modern Almanya’nın ilk şansölyesi -başbakanı)

7 Ekim 2008 Salı

TEFEKKÜR


TEFEKKÜR


Doğarken hiç kimse sormuyor bize
Ölürken de neden hiç sorulmuyor ?
Öyleyse neyiz biz bu neyin hikayesi ?
Varlığımıza sebep hangi gücün iradesi ?


Hangi varlık ki bu dünyaya göndermiş ?
Bizleri var etmekten muradı acep neymiş ?
Bunları düşünmekten hep aklımla zordayım
Bir cevap arıyorum ben, ben neden buradayım ?


Bu varlık aleminin sahibi kimdir nedir ?
Bu semayı direksiz boşlukta tutan kimdir ?
Gökyüzüne yıldızları inci inci dizipte
Gökyüzünü bir avize gibi süsleyende kimdir ?


Bu güneş milyonlarca yıl yanarda niçin bitmez ?
Bu ısı bu enerji nedendir hiç tükenmez ?
Ona yakın olsaydık kül olup yanacaktık
Biraz uzağında kalsak buz olup donacaktık


Kim bu dengeyi kuran,yerli yerice oturtan ?
Kim geceyi aydınlatan,kim gündüzü karartan ?
Hayatın gayesi ne ölümün anlamı ne ?
Bir damla suya sebep kimdir bizi yaratan ?


Bir beyaz gelinliğe bürünür bütün kışlar
Bir renk cümbüşüyle oluşuyor her bahar
Her renkten her türde türlü türlü varlıklar
Rengarenk çiçeklerle kelebekler ve kuşlar


Uçsuz bucaksız denizler okyanuslar ve dağlar
Durmaksızın denize akar durur ırmaklar
Bütün bu güzellikler acep kimin eseri ?
Bu arzın bu evrenin sahibi nasıl biri ?

Her varlıkta onun izi her şeyde imzası var
Nede güzel yaratmış kim bu yüce sanatkar
Bunları düşünmekten hep aklımla zordayım
Bir cevap arıyorum ben neden buradayım ?


Bizim için yaratmış her türden her nimeti
Tattırır dilimizle türlü türlü nimeti
Her şey bizim için her şey bize amade
Belikli o bizlere, ne kadarda şefkatli


Bunlara tesadüf demek bir aklın işi değil
Yaratıcı bir varlığın inkarı mümkün değil
Öğrendim bildim seni, Rabbim hiç unutturma
Her şeyden mahrum bırak senden mahrum bırakma


HİKMET GÜNDÜZ 16/9/1999

Düşünen ve kendini sorgulayanlar içindir

ÖNEMLİ UYARI

Şiirlerimiz yasal olarak güvence kapsamında olup
kayanak ( site adresi ) ve şairin ismi verilmeden kullanılması
ve yayınlanması yasaktır.Bu aynı zamanda emek hırsızlığı olup
kul hakkını ihlaldir

Allah Rasulünü ( a.s.m ) Sevmek


Allah Rasulünü ( a.s.m ) Sevmek

Sevginin en önemli belirtisi sevgiliyi Allah ( c.c.) ve onun sevgilisi olan Allah Rasulü ( a.s.m ) sevmektir. Yani sevgilinin sevdiğini sevmektir. Bize Allah ( c.c.) tanıtan, O’ nu sevdiren Allah Rasulü ( a.s.m ) sevmek, elbette Allah’a ( c.c ) olan sevgimizin bir tezahürüdür. Allah’a ( c.c ) Ezanda, Kelime-i Şahadette ve pek çok yerde kendi ismini habibinin ismi ile birlikte zikrederek, bizi onu sevmeye teşvik etmiş,kendini sevmeyi ona itaat etme şartına bağlamıştır.

İnancın kalpte yerleşip daimi olarak kalabilmesi için sevgi ile yoğrulup şekillen mesi gerekir. Sevgi öyle bir şeydirki dokunduğu herşeye hayat verir,can verir.O’ olmadan, aklın gereği olarak İnanmak, sade,kuru ve anlamsız bir sevgidir. Bu anlamda Allah ( c.c ) bir çok ayeti kerimesinde sevgiye vurgu yaparak, sevgiyi bizim için ulaşılması gereken ulvi bir gaye olarak niteler.

“ Rahman olarak Allah, İman edip salih ameller işleyenler için bir sevgi yaratacaktır. ( Meryem Suresi: 19:96 ) ”

“ İman edenlerin Allaha olan sevgileri çok daha fazladır. ( Bakara suresi 2:165 )

“ Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse ( bilsinki ) Allah, ( onların yerine ) sevdiği ve kendisini seven,müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir topluluk getirir ( Maide suresi: 5:54 ) ”

Rabbimiz kendisinin sevilmesi kadar kendiside sevgisini öne çıkararak , sık sık inanan kullarını sevdiğini ifade buyurur.

“ Rabbinizden af dileyin, ona tövbe edin.Muhakkak ki Rabbin çok rahmet eden ve çok sevendir. ( Hud suresi: 11:90 )

Allah Rasulü ( a.s.m ) sevginin imanın bir gereği olduğunu bildirerek bize şöyle buyurmuştur.

“ Beni Babasından, anasından, çocuğundan ve ve bütün insanlardan daha üstün bir sevgi ile sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. ( Buhari iman,8 ) “

Bu gün inamdım diyen müslümanların bu hadisi şerif ışığında imanlarını ve iananç larını tekrar takva süzgecinden geçirmeleri gerekmektedir. Hepimiz kendi kendimize bu hadisi şerife göre şu soruyu sormalıyız. “ Acaba Sevgililer sevgilisi Allah Rasulü ( a.s.m ) biz ne kadar seviyoruz. "

Biz bu sevginin neresindeyiz, kendimize iyi sormamız gerekiyor.

Allah Rasulünü ( a.s.m ) buyuruyorki;


“ Üç haslet vardırki, bunları kendisinde barındıran kimse imanın tadına ve zevkine varmış olur.Allah ve Rasulünü dünya ve içindekilerin hepsinden ziyade üstün bir sevgi ile sevmek, Sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini Allah için sevmemek ve küfre düşmeyi ateşe düşmek kadar kötü görmek. ( Buhari iman bahsi,9;müslüm iman, 67; ) ”

Bu hadisi şerif kulağımıza küpe olmalı ve her zaman kulağımızda çınlamalı. Her halde Allah (c.c.) ve Rasulünü ( a.s.m ) nasıl seveceğimiz hususunda bundan daha güzel bir anlatım olamazdı.

Enes Bin Malik (r.a ) anlatıyor.

Allah Rasulü ( a.s.m ) ile birlikte Mescid-i Nebevi’nin dışında bulunduğumuz bir esnada bir adam geldi ve Allah Rasulü ( a.s.m ) ,

- Kıyamet ne zaman kopacak ? diye sordular. Allah Rasulü ( a.s.m ) ona,

- Kıyamet için ne hazırladın buyurdular. O da,

- Hiç bir şey hazırlamadım, Ama ben Allah ( c.c ) ve Rasulü’nü ( a.s.m ) çok seviyorum buyurdular. Allah Rasulü ( a.s.m ) ona

- O zaman sevdiklerinle birlikte olacaksın buyurdu. O zaman bizde Allah Rasulü’ne ( a.s.m ) dönüp

-Ya Resulallah ( a.s.m ) bizdemi diye sorduk. Allah Rasulü ( a.s.m )

- Evet sizde buyurdu. O zaman hepimiz şimdiye kadar hiç olmadığı kadar çok sevindik.

( Buhari, Fedail,6,Edep,95;Müslim ,bir ve sıla,163,müsned,3/227 )

Alıntı

Candan öte sevmek isimli kitaptan

Dr Hilal Kara – Abdullah Kara

5 Ekim 2008 Pazar

HER YÖNÜYLE PEYGAMBER EFENDİMİZ ( A.S.M)


İnsanlara karşı yaklaşımı

Bir insan cemal,kemal ve güzel meziyetler bakımından mükemmel olsada insanlara

Karşı kaba saba davranır, onları küçümser, alaycı bir tavır içine girer yada söz ve fiil ile incitirse sevilmez.Bu duruma işaret eden Allah ( c.c ) şöyle buyuruyor.

“ Allah’ın rahmetinden dolayı onalar yumşak davrandın.Şayet kaba,katı yürekli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi.Onları affet,bağışlanmaları için dua et, İş hakkında onlarla istişare et ! Bir hususta karar verdiğin zaman , Allah’a

Tevekkül et! Çünkü Allah kendisine dayanıp güveneni sever.” ( Ali İmran suresi , 3:159 )

Sahabelerin arasına katılan, onlarla konuşup sohbet eden, çocuklarını kucağına oturtup seven, onlarla şakalaşan Allah Resülü ( a.s.m ) , Fakir zengin, köle efendi

Gözetmeden herkesin davetine icabet eder, şehrin en uzak köşesindeki hastaların bile ziyaretine gider, özür dileyenin özürünü kabül ederdi.

Güler yüzlü, tatlı dilliydi.Sürekli tebessüm eder, kimseyi kırıp incitmezdi.Biri ile karşılaştığında selam verir.Musafaha etmeye önce o başlar, karşısındaki elini bırakmadıkça o elini bırakmazdı.Sahabileri ile oturduğunda ayaklarını uzatmaz,

ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.Hatta yabancı bir meclise oturduğunda Allah Resülü ( a.s.m ) kim olduğu fark edilmezdi.

Evine misafir geldiği zaman ona ikramda bulunur, oturacağı yere yaygı serer, rahat ettirmek için kendi yaslandığı yastığı ona verirdi.İnsanlara değer verir, olumsuz anlam

İçeren isimleri güzel isimlerle değiştirir, kimsenin sözünü kesmezdi.

Abdullah Bin Haris ( r.a )

“ Allah Resülü ( a.s.m ) dan daha fazla tebessüm eden birini görmedimé der.

Enes Bin Malik ( r.a )

“ Allah Resülü ( a.s.m ) dokuz on yıl hizmet ettim.Bana bir kez olsun ‘ öf! ‘bile demedi.Yaptığım bir iş hakkında hiç bir zaman ‘ Niçin böyle yaptın ? ‘ yapmadığım bir iş hakkında ise ‘ Şöyle yapsaydın ya!’ ya da ‘ Beceremedin ,ne kötü yaptın !’ dediğini

duymadım ” derdi.

Hz. Aişe:

“ Allah Resülü ( a.s.m ) iki şeyden birini tercih etmek durumunda kaldığında her zaman kolay olanı tercih eder, ‘ Kolaylaştırın zorlaştırmayın, sevdirin nefret ettirmeyin !’ buyurdu ” ( Kadı iyaz, şifa, 1/80 )

Sahabelerin hal hatırını sormak,onları onurlandırmak için zaman zaman ziyaretlerine gider, eve gittiğinde herkesle tek tek ilgilenirdi.

Allah Resülü ( a.s.m ) birgün Ümmü Süleym’i ( r.a ) ziyarete gittiğinde evin küçük oğlu Ebu Umeyr’in bir köşede mahsun mahsun oturduğunu gördü.Evde bulunanlara

- Ebu Umeyr’in neyi var? Niçin öyle mahzun duruyor ? diye sordu.

Ümmü Süleym’i ( r.a )

- Oynadığı küçük bir kuşu vardı.O kuş ölünce çok üzüldü, dedi.

Bunun üzerine Allah Resülü ( a.s.m ) çocuğu yanına çağırdı.Onunla şakalaşarak

Çocuğun üzüntüsünü gidermeye çalıştı.


Kaynak

( Candan öte sevmek Dr Hilal Kara – Abdullah Kara )

HER YÖNÜYLE PEYGAMBER EFENDİMİZ ( A.S.M)


Sözüne Sadık Olması

Efendimiz sözüne son derece sadık biriydi.Sözünü tutmak için gerektiğinde çok ciddi sıkıntılara dahi katlanırdı.

Abdullah Bin Ebu Hamsa anlatır.

“ Allah Rasulü ( a.s.m ) peygamber olmadan önce ondan bir şey satın aldım.Ancak param yetişmedi.Bir miktar borcum kaldı.O’na

“ Paranı şu zamanda şuraya getireceğim, diye söyledim.Ancak daha sonra verdiğim sözü unuttum.Aradan üç gün geçtikten sonra ona verdiğim sözü hatırladım. Sözleştiğimiz yere gittiğimde. Allah Rasulü ( a.s.m ) buluşma yerinde bekliyordu.

Beni görünce:

“ Genç ! Beni zor durumda bıraktın.Üç gündür burada seni bekliyorum , buyurdu “ ( Ebu davut edep , 82 )

Vefakar

“ Allah Rasulü ( a.s.m ) can dostundan düşmanına varıncaya kadar herkese vefalıydı.

Yalnızca kendine iylik yapanlara karşı değil onun yakınlarına bile vefakar devranırdı.

Allah Rasulü ( a.s.m ) bir hediye getirildiğinde “ Bunu falan kişinin evine götürün !

Çünkü o Hatice ( r.a ) nın arkadaşydı . O haticeyi çok severdi “ buyururdu.

Evlerine gelen bir hanımla yakından ilgilenen Efendimiz ( a.s.m ) o gittikten sonra ,

Bu ilgisinin nedenini şöyle açıkladı:

“ O Hatice ( r.a ) yaşadığı zamanda bize çok gelirdi.Şüphesiz ki ahde vefa göstermek imandandır “ buyurdu. ( Kadı iyaz ,şifa 1/84 )

Ebu Katâde ( r.a ) anlatıyor

Habeşistan Kralı necaşinin adamları Medineye gelince bizzat Allah Rasulü ( a.s.m ) onlara hizmet edip ikramda bulundu. Sahabe efendilerimiz:

-Siz zahmet etmeyiniz biz hizmet yaparız, buyurunca Allah Rasulü ( a.s.m )

- Onlar Habeşistanda benim sahabilerime ikramda bulundular,Şimdi ise ben onlara bizzat ikarmada bulunmak, hizmet etmek istiyorum diye buyurdular.

Çocuklarını emziren Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe Hatun’u sürekli gözetir,ona çeşitli mallar ve elbiseler gönderirdi.Vefat edince yakınları ile ilgilenmek için sahabilerine,

- Yakınlarından kimse kaldımı buyurdu.

Bedir savaşında kendilerini yok etmek üzere gelen müşriklerle savaşa başlamadan önce,Mekke’de kendilerine kötülük yapmayan,hatta zaman zaman iyilikleri dokunan Hakim Bin Hizam gibi kişilerin isimlerini sayarak,

-Bu kişiler ile karşılaştığınız zaman sakın onları öldürmeyin , emrini verdi.

Mütevazi oluşu

Büyük küçük,kadın erkek hatta kölelere karşı bile son derece mütevazi olan Efendimiz ( a.s.m ) ,kibirden asla hoşlanmazdı .

Enes Bin Malik ( r.a ) anlatıyor;

Allah Resülü ( a.s.m ) merkebe biner,kölenin davetine icabet eder, ayrım yapmadan herkesin davetine icabet eder,herkesin yardımına koşardı.

Bir gün yolda giderken yanımıza akli dengesi olmayan bir kadın yaklaşarak, Allah Resülü ( a.s.m ) “bir hususta sana ihtiyacım var “ dedi. Allah Resülü ( a.s.m )

- Ey falancanın annesi, istediğin bir yol kenarına otur ben gelip ihtiyacını halledeyim.

Buyurdu. Allah Resulü ( a.s.m ) yolun bir kenarına oturan kadının yanına giderek onun ihtiyacını giderdi. ( kadi İyaz 1/86 )

“ Medineli küçük kızlardan biri Allah Resulü ( a.s.m ) gelir, elinden tutar. Allah Resulü ( a.s.m ) istediği yöne çeker götürür,işini görünceye kadar elini bırakmazdı.” ( Buhari,Bir ve Sıla,61;Ayni,Umdetü’l –Kari,15/224 )


Kaynak

( Candan öte sevmek Dr Hilal Kara – Abdullah Kara )

HER YÖNÜYLE PEYGAMBER EFENDİMİZ ( A.S.M)


Peygamberimizin ( a.s.m ) vasıfları

Muhammedü’l – Emin

Gençliğinden beri Mekkeliler arasında güvenilir olmakla şöhret bulan Allah Rasuli (a.s.m ) bu özelliğinden dolayı Mekkeliler kendisine doğru ve dürüst kendinden

Emin olunan manasında Muhammedü’l – Emin demişlerdir. “ Allah Rasulü ( a.s.m ) Mekkelilere islamı anlatmaya başladığı zaman Mekkeliler ona karşı çıkıp ona eziyet ve cefa çektirip zulmettiler. Kureyş halkının için den biri olan Nadir Bin Haris çevresindekiler hitaben şöle dedi.

“ Muhammed (a.s.m ) sizin aranızda yetişip büyüyen biriydi.Siz ondan her zaman Ziyadesi ile memnun ve emindiniz.O, sizin en doğru sözlünüz ,emaneti en fazla gözeteninizdi.Şimdi onun saçlarında beyazlık görünmeye ( olgunlaşmaya ) başlayıp sizi islama devat edince ona sihirbaz dediniz. Hayır vallahi o sihirbaz değildir.”


Doğruluk

Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) en önemli özelliklerinden olan doğruluk vasfı dost düşman herkes tarafından kabul görmüştür.O’ na yapmadığı kötülük kalmayan can düşmanı

Ebu Cehil, bile

- Seni yalancılıkla itham edemeyiz.Biz seni değil getirdiklerini inkar ediyoruz, demek zorunda kalmıştı.Bunun üzerine şu ayet nazil oldu.

“ Onlar seni yalanlamıyorlar ama o zalimler açıkca Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlar” ( Enam suresi 6:33 )

Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) Bizans kıralına islama davet mektubu gönderdi gerçeği araştıran kral durumu önemseyip Mekke liderlerinden Ebu Süfyan ve arkadaşlarını sarayına getirtti.Ona bir takım sorular sordu.Ebu süfyan önce onu kıskanarak, kendince Efendimiz ( a.s.m ) küçük göstermeye çalıştı.

-Kralım onun işi önemsenmeyecek kadar küçük birşeydir dedi.Ebu süfyanın duygularının farkına varan Kayser,onu uyararak,

- Sen yalnuzca onunla ilgili sorularıma cevapla ! O’ her savaşta sizi yendimi ?

- Hayır yalnızca benim bulunduğum bir savaşta bizi yendi.

- Onu doğru sözlü olarakmı , yoksa yalancı olarakmı tanırdın. ?

- O’ yalncı biridir.

Kayser Ebu Süfyanın doğru söylemediğini anlayarak,tercumanı vasıtası ile yanında bulunan diğer araplara :

- Onlara söyle ,eğer bu adam yalan söylerse beni hemen uyarsınlar,dedi. Tercuman diğer kişileri uyarınca , Ebu Süfyan Efendimiz ( a.s.m ) hiç bir zaman yalan söylemediğini itiraf etmek zorunda kaldı.Kayser tercuman vasıtası ile sorularına devam etti.

- Onun soyu nasıldır ?

- Bizim en soylumuzdur.

- Daha önce aranızda her hangi biri Peygamber olduğunu söyledimi ?

- Hayır.

-Onun atalarından kral olan varmı ?

-Hayır

-Ona genelde halkın ileri gelenlerimi tabi oluyor, yoksa fakirlerimi tabi oluyor ?

-Ona daha çok , fakirler,genöler ve kadınlar tabi oluyor.

-Ona tabi olanlar artıyormu ,azalıyormu ?

-Artıyor.

- Onlar arasında bu kişinin dinine girdikten sonra beğenmiyerek, yada kızarak ayrılan varmı ?

-Yoktur.

-Peygamber olduğunu söylemeden önce onu hiç yalancılıkla suçladığınız oldumu ?

-Hayır.

-Verdiği sözü tutmayıp yerine getirmediği oldumu ?

-Hayır.Ancak şu anda biz onunla bir anlaşma yaptık. Onun bu anlaşmayı bozacağından korkuyoruz.

-O size neleri emrediyor.

-Tek olan Allaha ibadet etmeyi,O’na hiç bir şeyi ortak koşmamayı, putlara tapmamayı, Namaz kılmayı,doğruluğu,Yoksullara sadaka vermeyi,verilen sözde durmayı,emaneti sahiplerine vermeyi, akraba ile ilgilenmeyi,onları gözetmeyi emrediyor.Kötülük yapmamızı yasaklıyor, dedi.Kayser onu dinledikten sonra şöyle dedi.

- Ben sana, onun soyunu sordum.Sen en soylumuz dedin. Peygamberler kavmleri arasından en soyluların içinden gelir.Ben sana “ ondan önce aranızda Peygamberlik iddiasında olan oldumu ? diye sordum.Sen” hayır “dedin.Eğer onun ataları arasında Peygamber olsaydı onları taklit ediyor derdim.Kral olsaydı atalarını saltanatını taklid ediyor derdim.Ben sana yalan söyleyip söylemediğini sordum sen “ hayır” dedin.

“ İnsanlara karşı yalan söylemeyen kişi, Allaha karşı asla yalan söylemez.Ben onların artıp artmadığını sordum.Sen artıklarını söyledin. İman işi böyledir.Tamamlanıncaya kadar böylece devam eder dedikten sonra şöyle devam etti

- Bunlar peygambere ait sıfatlardır.Zaten ben onun şu sırada ortaya çıkacağını bekliyordum.Fakat sizin kavminizden olacağını bilmiyordum. Eğer onun hakkında söyledikleriniz doğru ise , o yakında ayaklarımın şu bastığı yere kadar hakim olacaktır.Eğer öldürülmeden onun yanına vara bileceğimi bilsem, kendisine kavuş mak için her zorluğa katlanırdım dedi.. ( Buhari bedü’l-Vahy,6. )


Kaynak

( Candan öte sevmek Dr Hilal Kara – Abdullah Kara )

HER YÖNÜYLE PEYGAMBER EFENDİMİZ ( A.S.M)


PEYGAMBERİMİZ ( A.S.M ) NASIL BİRİYDİ

Allah Rasulü ( a.s.m. ) Cemali

Efendimiz ( a.s.m. ) en güze anlatanlardan biride Ümmü Ma’bed ( r.a) dır

Hicret sırasında ilk kez Efendimiz ( a.s.m. ) gören Ümmü Ma’bed Efendimize ( a.s.m ) İkramda kusur etmedi.O sırada eşi çadırdan uzakta bir yerdeydi. Ümmü Ma’bed olanları eşine büyük bir heyacanla anlatınca, eşi;

- O nasıl bir insandı ? diye sordu.Bunun üzerine Ümmü Ma’bed Efendimiz ( a.s.m. ) anlatmaya başladı.

“ O güzelliği apaçık ortada olan,nurani yüzlü,güzel görünümlü biriydi.Karın büyüklüğü, baş küçüklüğü gibi ayıpları olmayan, son derece hoş ve endamlı , güzel simalıydı. Gözleri siyah, kiprikleri dolgun, güzel sesli nazik birisiydi.

“ Gözünün beyazı çok beyaz , karası çok kara,kudretten sürmeliydi. Kaşlarının ucu ince saçları koyu siyahtı.Gerdanı uzun ve yüksek ,sakalı hafif uzundu.Susutuğunda üzerine sukunet ve vakar hakim oluyor, konuştuğunda güzelliği ortaya çıkıyordu. Sözleri inci tanesi gibi dizi olup,ağzından tatlı tatlı akıyordu. Sözleri net, doğru ile yanlışı bir birinden ayırt edecek kadar açıktı.

“ Uzaktan bakıldığında insanların en açık simalısı, belirgin ve güzel yüzlüsü, yakına geldiğinde herkesten çok tatlı ve sevecendi.Orta boylu olup boyu, ne sevilmeyecek kadar uzun, nede gözün hakir göreceği kadar kısaydı.

“ Fidanlar arasından çıkmış da güzelliği onları gölgelemiş bir fidan gibiydi. Yanında bir kaç arkadaşı vardı. O, birşey söylediğinde dinliyor, emir verdiğinde hemen emrini yerine getiriyorlardı. O, hizmetine koşulan, kendisine saygıda kusur edilmeyen biriydi.Asık suratlı değil güler yüzlü, kimseyi ayıplamayıp azarlamayan biriydi.”

Eşini dinleyen Ebu Ma’bed, onun kim olduğunu anladı ve şöyle dedi.

- Vallahi bahsettiğin kişi Mekke’de Kureyşlilerin kendisinden sürekli bahsettikleri kişidir. Onun sahabesi olmayı çok isterdim.İlk fırsatta yanına gideceğim diyerek.

Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) ulaşamadaığı için üzüntüsünü dile getirdi.

Efendimizi ( a.s.m ) çok iyi tarif edenlerden biride Hz.Hatice validemizin ilk eşinden olan Ebu Hâle ( r.a ) dır. Bir gün Hz Hüseyin (r.a ) İnsanları çok güzel bir şekilde tasvir eden Ebu Hâle ( r.a ) rica ediyor ve efendimizi kendisine anlatması istiyor. Ebu Hâle ( r.a ) Efendimizi ( a.s.m ) veciz bir şekilde şöyle anlatıyor.

“ Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) son derece saygıdeğer biridi.Yüzü ayın ondördüncü gecesinde parladığı gibi parlardı.Hoşlanılmayan kısadan uzun, Hoşlanılmayan uzunluktanda kısaydı. Başı büyükçe, saçları uzundu.Saçları fazla uzadığında örük yapardı.Ancak genelde saçları kulak yumşaklığını geçmezdi. Açık tenli, geniş alınlı, kalem kaşlıydı. Aralarında ölçülü bir boş luk ve kızdığı zaman beliren bir damar vardı.Burnu güzel, yüzü bilmeyen lerin krem sürmüş zannedeceği kadar parlaktı. Sakalı sık yanakları pürüzsüzdü.

“ Düz ve sağlam ve yapılı bir vücuda sahipti.Göğsü ile karnı aynı hizadaydı. Omuzları geniş,kemikleri kalındı... Aayakları düzdü, bacaklarında herhangi bir eğrilik yoktu. Adımlarını uygun adımlarla atar, vakarla yürürdü.Yürüdüğün de bir yerden aşağı gidiyormuş gibi yürürdü. Birine döndüğünde bütün vucudu ile dönerdi. Sahabilerin den biriyle karşılaştığı zaman ilk önce o selam verirdi.”

-Bana birazda halinden bahset ! diye ricada bulundum.

“ Allah Rasulü’nün ( a.s.m ) genelde hüzünlü dururdu.Devemlı tefekkür halindeydi. Uzun süre susar, gerekmedikçe konuşmazdı. Konuştuğu zaman ise kısa ve özlü konuşurdu.Sözleri ne anlaşılmayacak kadar kısa ,nede bıktıracak kadar uzundu. Boş söz konuşmadığı gibi, zor anlaşılacak şekilde de konuşmazdı. Sıradan az bir şeyde olsa nimeti kötülemez, önemserdi. Zevkine ve nefsine düşkün değildi. Kızgınlığının ardına düşmez, ancak hakka karşı gelindiğinde onun yanında olur, her zaman hakkı desteklerdi.Bir şeye işeret edeceği zaman bütün eli ile işaret ederdi. Bir şey çok hoşuna giderse ondan yüz çevirir uzaklaşırdı. Konuştuğu zaman duraksamaz, akıcı konuşurdu.Kızdığı şeyin üzerine gitmez, uzaklaşırdı. Sevindiğinde gözlerini yumardı. Gülümsemesi tebessüm şeklindeydi.

( kaynak Beyheki, Delailu’- Nübüvve, 1/285-588 )

( Candan öte sevmek Dr Hilal Kara – Abdullah Kara )