13 Eylül 2008 Cumartesi

BİR OLMAK


BİR OLMAK

Bir olmak;
Bir benzeri olmamaktır
Birler hep dildedir,birler hep gözdedir.
Unutmaki ya Birsin yada büyük bir HİÇSİN
BİR değilsen eğer,varlıkta bir YOKLUKSUN
Öyle bir,bir ol ki ismin cihan şümul olsun
Bir olmak kolay değil, herkesin harcı değil
Bir olmaya giden yol BİRİ bilmekle başlar
BİR ( -O- ) olmasaydı eğer,hiç bir şey olmazdı
Biri bilmiyorsan eğer, bilki hep sıfırdasın
Ne kadar yol gitsende daha yolun başındasın
Biri bilmeden bir yerlere varılmaz
Niçinlere nedenlere asla cevap bulunmaz
Bütün mesele bir olmakta ve bunu başarmakta
Bana sorarsan eğer, Bir olmak nedir diye
Derimki..;Bir olmak umutlarda olmaktır.
Bir olmak; Rüyalarda olmaktır.
Bir olmak; En SEVGLİ OLMAKTIR
Bir olmak; Güneş gibi karanlığa doğmaktır
Bir olmak ;HZ Muahmmed (A.S.) olmaktır.
Bir olmak; Ona aşk ile bağlanmaktır.
Bir olmak; O nun aşkı ile yanmaktır.
Bir olmak; Onunla mağarada bulunmaktır
.
Bir olmak örümcek güvercin olup onu saklamaktır.

Bir olmak; Sadık dost Ebu Bekir olmaktır.
Bir olmak;Bir Ömer,Bir Osman ve bir Ali olmaktır
Bir olmak ;O nun kervanında, onunla yol almaktır.
Bir olmak ;Aklında ve düşünde hep onunla olmaktır.
Bir olmak her anında her yerde hep onu yaşamaktır
Bana bütün birler hep SENİ hatırlatır
Gece yolculuklarım gecemi sabahlatır
BİRE bir dilek için açıldığında ellerim
BİR TANEM ilk sırada duamdaki ilk yerim
Her güne BİR ile başlarım ALLAH diyerek
Ve BİR TANEMİDE yanına ekleyerek
BİR ile başladığım günü BİRTANEMLE noktalarım
Bende bir ŞAİRİM BİR OLMAK yolunda
Bu şiirde Bir ilk olsun O sevgili yolunda
Farkım var fark arıyorum BİR OLDUĞUM için
Seni çoook seviyorum…..! BİR TANEM olduğun için
Bütün BİRLERE BİR TANEME selam olsun
Ve Seni bize BİR eyleyen BİRLERİN ilk biri O RABBİME hamd olsun

Hikmet GÜNDÜZ 15/3/1999

Önemli Hatırlatma

Şiirlerimiz şahsıma ait olup yasal güvence kapsamındadır.Şiirlerin kaynak ( site adresi ve şaiirin ismi verilmeden ) kullanılması ve yayınlanması yasaktır

bu aynı zamanda emek hırsızlığı olup kul hakkını ihlaldir.

11 Eylül 2008 Perşembe

SİNA ÇÖLÜNDEKİ SIR



Dünyanın iki cihangire yetecek kadar geniş olmadığını düşünen Koca Yavuz Mercidabık’tan sonra mısıra yönelmişti.Fakat Yavuz’un önünde aşılması çok zor olan engeller vardı.Tarihte bir çok orduya mezar olmuş olan sina çölü yılanlar,çiyanlar ve akreplerle doluydu .Ayrıca bu çöl gündüzün dayanılması çok zor olacak durumunda kavurucu sıcak, gecede o derece sovuktu .



Fakat yavuz kararlıydı.Askerlerine emir vererek ordusunun önüne salmıştı kendini.


Uçsuz bucaksız çölde ordu zor şartalara ilerlemesine devam ederken Yavuz Sultan Selim Han bir ara atından aşağı inip yaya olarak o zahmetli çölde yürümeye başladı.Yavuzun attan inmesi ile birlikte başta Vezir-i Azam Sinan paşa ve bütün mülki erkan attan inerler....daha sonra peyder pey bütün ordu attan iner.Koca Osmanlı ordusu sina çölünde yaya olarak hareket etmektedir.Kimse cesaret edip, “ padişahım ! kızgın çöl ortasında bu harekette ne oluyor diye ?” soramamaktadır.



Sonunda Hasan Can’a müracat ederler.Oda olup bitenin farkında değildir.Hasan can yavaş yavaş Yavuz’a yaklaşır ve:


- “Hayırdır inşallah Hünkar’ım bütün ordu meraktadır.Devletli sultanımız acep niçin yaya yürürler ?


diyerek telaş ederler. “ dedi.Hakan-ı Azam, Hasan Can’a şöyle fısıldadı:


Server-i Kainat Hz.Muhammed Mustafa ( Sallallahü aleyvesellem ) efendimiz önümüzde yaya yürürken biz nasıl atın üzerinde olabiliriz Hasan Can ! diye buyurdu.



Ve nihayet İlahi yardım yetişir.Osmanlı ordusuna .Sina çölüne yağmur yağmaya başlar.Ordu rahatlar.


Sina çölü tarihte ilk defa 13 günde geçilir.yol gösteren O.Sinaya teşrif eden yine O.


Kaynak : Osmanlı'da Peygamber Sevgisi

Yazar : Ziya Demirel –Avni Arslan

SULTAN II MURAD’IN VASİYETİ


OSMANLIDA PEYGAMBER SEVGİSİ

SULTAN II MURAD’IN VASİYETİNDE

ALLAH RASULÜ’NÜN ŞEHİRLERİNE KARŞI SEVGİSİ

Sultan ıı Murad mecalsiz bir şekilde yatıyordu.Hafifçe doğruldu ve şöyle dedi: “ Oku İshak vasiyetimizi oku “ İshak paşa vasiyeti tek tek okumaya

Başladı. ” Tevekkülüm halıkımdır. “

“ Bismillahirrahmanirrahim.”

Allaha hamd olsun.Selat ve selam efendimiz Muhammed Mustafaya (a.s ) olsun.

“ Her nefis ve herkes ölümü tadacaktır.”

“Sizleri dünya hayatı mağrur etmesin,gururlanmayın,gurur Allaha mahsustur.”

saruhan vilayetinde bulunan malımın üçte birini ( on bin altınımın )

Üç bin beş yüz filori Peygamberimizin şehri Mekke fukarasınaharcansın ve

Diğer kalan kısmı peygamberimizin şehri medine fukrasına ve ondan 500 filori yine mekke ahalisinden kabe ve hatim arasında yetmiş binkere kelime-i tehvidini zikredip sevabını adı geçen vasiyet sahibine ita edenlere harcansın.

Geri kalan ikibin fuloriden beşyüzü mescid-i aksa’da kubbesinde yetmişbin kere “lâ ilahe illallah “ kelimesini ve defalarca kuranı kerim’i okuyanlara harcansın.

Görüldüğü üzere Sultan II Murad’da Allah ve Resulü’ne olan sevgisi ve Kuranı Kerimin okunmasına verdiği değer hat safadadır.Buradaki en önemli

Hususta o zamanlar henüz mısır alınmamış dolayısı ile mekke ve medine osmanlının eline geçmemiştir.

Kaynak

Bursalı Mustafa Necati,islam büyüklerinin vasiyetleri ve ünlülerin son sözleri


Kaynak osmanlıda peygamber sevgisi

Yazar

Ziya Demirel –Avni Arslan

SEN GİTTİN GİDELİ



SEN GİTTİN GİDELİ

Bir geldin. Hasretini bıraktın zindanıma. Karanlık karanlığa düştü. Gece gece nin üstüne indi.Parmaklıklar dağıldı; yüzün esir aldı beni. Taşlar toz oldu; özlemin taş kesildi. Gözlerine zincirlediler gözlerimi. Gidişin hüzünlü bir sonbahardı, unutmadım.

Yıldırımlar düşürdün bakışından göğsüme… Saçlarım beyaz alev aldı. Yandım. Taş üstünde taş oldum. Suskunluğum utançtan duvarlar ördü. Sağnak sağnak yağmur oldum, yağdım küskünlüğümün çölüne. Çığ olup kendi yalnızlığıma katlandım. Uzaklığını yorgan yaptım çıplak ruhuma. Sözün güneşin yüzünü güldürürdü, unutmadım.

Sessizliğin yeniden yeniye yanmış bir kül gibi. Rüzgâr aldı nefesimi. Buzdan sütunlara çarpıldı sesim. İçimin içinde bir gurbet oldun. Sen gittin gideli, dağlar yollardan saklanır oldu. Öyle derinleşti ki vadiler; gölgeler içine girmeye nazlandı. Bütün çöllerin tozlarını yutmuş gibi dudaklarım, ah etmekten bile usandı. Susuşun ibret dolu bir kitaptı, unutmadım.

İçimde hep su sesi arıyorum. Denizler kurumuş… Lâl dudaklar susmuş.. Kıyılardan çekilmiş hayat; kemikler un ufak olmuş. Çöllerinden geçiyorum sensizliğin. Sessizliğin çığlığını büyütüyorum yüreğimde. Gelişin bir taze bahardı, unutmadım. Kalbine girdiğim yollara pusular kurulmuş. İnsan insa na kavuşmuyor artık. Anka kuşları dirilmiyor yeniden. Küller bile yanmış yakılmış; ateş yeniden kendine gebe kalmıyor artık. Hıçkırıklar yalanın harmanına karışmış; gelmiyor gelemiyor yittiği yerden. Bakışın canlara can katardı, unutmadım.

Sen gittin Alev üşüdü, sen gittin

Aşk kalplerden çekildi, sen gittin can tenden usandı ..

Gözlerim gözlerine bakmak içindir.

Bütün bağlardan kurtuldum. Geceleri gecelerin koynuna sürdüm. Bütün ışıkları gözlerinin karasına çaldım. Yanağının kıyısına geldim. Ellerinin ateşinden serinlik umdum. Gözlerim seni gördüğü için güzel. Işık senin yüzüne vurduğu için aydınlık. Yağmur senin göğsüne dokunduğu için serin. Rüzgâr senin tenine vurduğu için nefeslenir. Dualar senin dudağına dokun du diye göklerin kapısına dayanır. Duruşun dağların başını dik tutardı, unutmadım.

Günahlarımı biliyorum, utanıyorum. İsyanlarım çok oldu; yüzüme bakamıyorum. O kadar unuttum ki, unuttuğumu hatırlamıyorum. Bana nasıl bakacağını merak ediyorum. Ürperiyorum. Ürperiyorum. Ya tanımazsan beni… “O beni sevmedi!” dercesine görmezden gelirsen ağlayan gözlerimi? Hayır, hayır, böyle olmayacak, emin olmak istiyorum. Senin müşfik bakışında, toprağın yağmura doyması gibi sonsuz bir serinliğe kavuşacağım. Senin bakışında sonsuz bir hülyânın eteğine varacağım. Özlemin cennetin kokusu bana, sana susadım.

Ne hüznü eksilir ne sana doyar bu gönül. Sen gittin, çiçekler ezildi dünyada. Sen gittin, rüyaları boğuldu bebelerin. Sen gittin, sesi duyulmaz oldu derelerin. Sen gittin, yüreklerden kan çekildi. Sen gittin, can tenden usandı. Sen gittin, dağ dağa küstü. Sen gittin, alev üşüdü. Sen gittin, aşk kalplerden çekildi. Kıyılara vurdu aşıkların cesedi. Vuslatın cennet çiçeği bana. Baharlardan hep seni sordum.

Senin serinlettiğin suları içiyor ceylanlar. Martılar senin yürüdüğün göklerde geziniyor. Kelebekler senin yüzünün değdiği bahçelere yayıyor kanatlarını. Bebelerin senin tebessümünü içiyor ana sütünden evvel. Şu dar göğsümün kozasından çıkmaya çalışıyorum. Sonsuz genişliklerin sırrı iki dudağının arasında saklı. Bir kelâm söyle n’olur! Her hecenin arefesinde seni duymak istiyorum. Hitabın denizleri taşırıyor kıyılarıma, nereye baksam sana dokunuyorum.

Sev beni cananın olayım. İçimden aksın bütün ırmaklar. Senin kıyılarını kucaklayan kocaman bir derya olayım. Rüzgârlar savursun beni, yağmurların hepsi alnıma düşsün, taşların hepsi göğsüme düşsün. Senin ayaklarını öpen kocaman bir dağ olayım. Çöller savrulsun, dağlar aradan çekilsin, yokuşlar ve inişler bitsin ki yürüdüğün yollara toz olayım. Senin hasretinle yanar her yanım, bütün ufuklardan seni umarım.

Çöldeyim, susuzum. Dudağın bana Leylâ. Kuyularda Yusuf’um. Sözlerin bana Züleyhâ. Ateşlerde İbrahim’im. Gözlerin bana deryâ. Sancılar içinde Meryem’im. Bakışın bana İsâ. Yaralar içinde Eyyub’um. Hasretin bana şifâ. Ölüler içinde bir ölüyüm. Ellerin bana musallâ.




Sena Demirci

10 Eylül 2008 Çarşamba

GECE YOLCULUKLARI



ŞİİRLE İLGİLİ AÇIKLAMA

İnsan düşünen bir varlık , insan olmamızın en büyük farkı burada yatıyor. Düşünme; bizi gerçeğe götüren yolun ilk kapısıdır.Düşünmek; var olduğunu, yaşadığını hissetmektir. Düşünmek; görünenin, görünmyen tarafını görmektir. Onun için bir düşünür " DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM " demiştir.İnsanın düşünceye olan yolculuğu çoğu zaman gece ile başlar ve gece yarısınından sonra bu yolculuk menziline ulaşır.İnsanın bu yolculuğu gecenin yalnızlığı ile bütünleşdiğnde ; duyguları yoğunlaşarak zirveye vurur ve sonrasında ise bu duygular dize dize bir şiir olarak dökülüverir dudaklardan. Bir şair olarak benimde bir çok şiirim bu atmosferde yazılmıştır.Buradaki gece yolculuğu düşünceye yapılan yolculuk anlamındadır.Şiir bu anlamda okunup,bu anlamda yorumlanmalıdır.

GECE YOLCULUKLARI

Beynimde raks eder düşüncenin her rengi
Bir başkadır bende gece yolculukları
Geceler bende bir aşk, geceler bende sevgili
Bir tutkudur bende gece yolculukları

Bilinmez dertlerin bilinmez hasretlerin
Bendeki adıdır gece yolculukları
Bilinmez alemlere bilinmez mekanlara
Ruhumdaki hicrettir gece yolculukları

Her anım bir hasret her anım bir gurbet
İçimde bir gurbettir gece yolculukları
Nice yollara çıkarım dikenli ayak yalın
Çektiğim acılardır gece yolculukları

Açılır kapıları o büyük sevdaların
Beni mecnun eder gece yolculukları
Duygular mısra mısra dökülür dudaklardan
Bir ırmaktır şiirlerden gece yolculukları

Her derdimi açarım paylaşırım Rabbimle
Dostla bir hasbıhaldir gece yolculukları
Bir buraktır seccadem götürür beni ona
Ruhumda bir miraçtır gece yolculukları

Kimim ben neyim ben cevapsız onca soru
Kendimi arayıştır gece yolculukları
Gölgemiyim hayal mi,neyim ben bu alemde
Sorulara cevaptır gece yolculukları

Bir ayna ki bakarım bana beni göstermez
Nice sırlarla dolu gece yolculukları
Alem içinde alem tasvire akıl yetmez
Bilinmez sırlardır gece yolculuları

Kendimi sorgularım kendi vicdanımda
Gerçekle yüzleşmektir gece yolculukları
Hak benden razımıdır varmı makbul amelim
Mahşere yolculuktur gece yolculukları

Hikmet GÜNDÜZ
30/12/2006 SAAT 3:45


ÖNEMLİ UYARI !
Şiirler yasal güvence kapsamında olup kaynak ( site adresi ve şairin ismi verilmeden ) kullanılması ve yayınlanması yasaktır. Bu aynı zamanda emek hırsızlığı olup kul hakkını ihlaldir!

9 Eylül 2008 Salı

NERDESİN OSMANLI


AÇIKLAMA
Dünya osmanlıdan sonra zorbaların eline geçmiştir.Çobanını kaybeden bir sürüye kurtların saldırması gibi islam düşmanları da dünyanın dört bir yanında müslümanları saldırıp soy kırımı yapmaktadırlar.Osmanlının mirascısı olan bizler ise bu acı manzarayı elimiz kolumuz bağlı olarak
sadece seyretmekteyiz.Dün devi olan osmanlı, bügün ise derin bir dev uykusundadır.Amacımız ve dileğimiz bu devin yeniden ayağa kalkmasını ve uyanmasını sağlamaktır.Bu şiir bu özlemle yazılmış bir şiirdir.


NERDESİN OSMANLI

Tarihin yaprağını bir bir çevirdim
Gördüm kuşak kuşak yıkılışımı
Bir zaman dünyaya hükmeden bir devin
Şimdi cüceler elinde oynanışını

Irak, Afganistan,Filistin,Çeçenistan
Hep kan, hep göz yaşı, nereye dönüp baksam
Allahım nedir bu ? ve bu hal neyin nesi ?
Bir ateşki sarmış , yanıyor Alemi İslam

Arıyor hüzünle o şanlı günlerini
Yetim kalmış Kudüs mescidi aksa
Geçmişini arayıp ağlıyor için için
Bir Fatih bekliyor yeniden Ayasofya

Hikmet GÜNDÜZ 1998

ÖEMLİ UYARI
Şiirlerimiz yasal güvence kapsamında olup sitedeki şiirlerimizin kayanak ( site adresi ve şaiirin ismi verilmeden ) kullanılması ve yayınlanması yasaktır.Bu aynı zamanda emek hırsızlığı olup kul hakkını ihlaldir.

GEL EY RESUL


Irakta amerikan askerlerinin yıktığı bir cami ve Amerikan Askerlerinin postalları ile kirlettiği bir cami

AÇIKLAMA

Dünya müslümanları Sevgili peygaberimiz, Hulefa-i Raşidin ve osmanlıdan sonra sahipsiz ve kimsesiz kalmıştır.Osmanlının yıkılması ile birlikte imamesi kopan tesbih tanelerinin ipinden
ayrılıp dağılması gibi Dünya müslümanlarıda dağılarak paramparça olmuştur. Babası olmayan yetim çocukların zorbaların eline kalması gibi müslümanlarda sahipsiz kalmıştır.Bu şiir müslümanların bu günkü halini Peygamberimiz ( a.s ) yakınmaktır.

GEL EY RESUL

Hiç kimse kalplerde senin kadar yer etmedi

Hiç kimse gönüllerde senin kadar sevilmedi
Hiç bir gönül yanmadı sana yandığı gibi
Hiç kimse ardından böylesine özlenmedi
Ne bir söz ,ne bir şiir ve nede hiçbir övgü
Ey sevgili ey Resul seni anlatmaya yetmedi
Çünkü sen evvelden ebede birsin ve teksin
Çünkü sen gecemizde ay gündüzümüzde güneşsin
Çünkü sen iki cihan sulatanı alemlere rahmetsin
Çünkü sen yerde ve gökte ye gane övülensin
Çünkü sen en sevgili Muhammedül eminsin
Güller senden almış ey Resul ,kokusunu rengini
Bülbüller senden öğrenmiş güle beste yapmayı
Sen ki bütün övgülerin ötesindesin
Sen ki hayatın varlığın her şeyin anlamısın
Sen ki Allah’ın sevgilisi Muhammed Mustafa sın
Aradan asırlar geçse de Ya Resulallah
Bir türlü kabüllenemedik gidişini,
Bir türlü alışamadık yokluğuna,
Unutamadık Ya Resulallah birtürlü seni
Acın hala ilk günkü gibi içimizde öylesine sana hasretiz
Bir türlü alışamadık sensizliğe, alışamadık Ya Resulallah
Biliyorsun halimizi ,görüyorsun halimizi Ya Resulallah
Sensiz ne hallere düştük nasılız ne haldeyiz
Sensiz mahzun mabetler,mahzun Alemi İslam
Kan ağlıyor baştan başa,ağlıyor Alemi İslam
Filistin yanıyor,Irak yanıyor,Afganistan yanıyor
Rahmet yağan şu göklerden artık bomba yağıyor
Ağlıyor çocuklar,ağlıyor Anneler,ağlıyoruz yılardır
Nerede kaldın Ey Resul bekliyoruz seni asırlardır yıllardır
Gel kirlendi gelinlik çağındaki gül rengi kızlarımız
Gel kirlendi annelerimiz, kardeşlerimiz,bacılarımız
Gel yıkıldı viran oldu talan oldu evlerimiz
Gel postallar altında kirlendi camilerimiz
Gel ey Resul yıkık minareler senin için ağlıyor
Gel Filistin,Irak,Afganistan yokluğuna yas tutuyor
Gel Ey Resul seni hiç bu kadar özlemedik
Gel Ey Resul seni hiç bu kadar beklemedik
Gel de güneş gibi doğ karanlık gecelerimize
Gel Ey Resul acımız hasretimiz dinsin
Gel Ey Resul gözümüz gönlümüz sevinsin
Gel Ey Sevgili asırlardır bekliyorzuz nerdesin


Hikmet GÜNDÜZ 2006

YASAL UYARI

Şiirler şahsıma ait olup yasal güvence kapsamındadır.
Kaynak ( site adresi ve şairin ismi ) verilmeden kullanılası
ve yayınlanması yasaktır.Bu aynı zamada emek
hırsızlığı olup kul hakkını ihlaldir

ÖZGÜRLÜK NEDİR..?


AÇIKLAMA

Dünyaya gönderiliş nedenini sorgulamayanlar 70-80 senelik bir ömürde her istediklerini yapmayı özgürlük sanıyorlar.Bilmiyorlarki kafes içinde yaşayan bir kuşun özgürllüğü ne ise onların özgürlüğüde o kadardır.İnsan doğumuna ve ölümüne kendisi karar verebildiği ölçüde özgürdür.Değilse bu özgürlük sadece aldatmaca bir özgürlüktür.İlahi mesaja Kurana göre asıl özgürlük büyük imtihandan,yani kabir ve mahşer günü sorgusundan yüz akı ile çıktıktan sonra elde edilinen özgürlüktür.Sonsuz hayatta kazanılan özgürlük ise bu dünyada ilahı mesaja bağlı olarak yaşayarak elde edilir.Bu dünyada özgür olduğunu sanıp kural tanımayanlar sonsuz hayatın azaplı köleleri,bu dünyada sevgilinin buyruğuna yönelik olarak yaşa yanlar ise sonsuz hayatın efendileridir. Bu şiir bu çerçevede yazılmış bir şiirdir

ÖZGÜRLÜK NEDİR ?

Özgürlük; ibadetten saccadeden kaçmakmı ?
Özgürlük; nefsini ilah yapıp tapmakmı ?
Özgürlük; cehennemde zincire vurulmakmı ?
Özgürlük; paradamı,puldamı,makamdamı ?
Özgürlük; başı boş hayvanca yaşamakmı ?
Bir cevap ver bana şairlerin dilinden
Özgürlük dedliler gibi delice yaşamakmı ?
Niçin varsın ? kimsin sen ? bu sahnede işin ne ?
Özgürlük; ömrünü boş yere harcamakmı ?
Özgürlük; Allah için sevilmektir sevmektir.
Özgürlük Allahın rızasına ermektir.
Özgürlük Münker ile Nekire cevap verebilmektir
Özgürlük kabir kapısından öteleri görmektir.
Özgürlük sıratı geçebilmek,Cennetlere inmektir.
Elinde ise doğma,elinde ise ölme..!
Ve eğer elinde ise tabuta girme..!
Bende sana o zaman sen özgürsün diyebileyim
Gerisi boş laf bunların, gerisi hep angarya
Önemli olan bunları bilip iman etmektir.
Ve son nefesi verirken imanlı olarak gitmektir.

Hikmet Gündüz 12/03/1997 saat 2:47

Yasal uyarı
Şiirler yasal güvence kapsamında olduğundan
şairin ismi verilmeden kullanılması ve yayınlanması yasaktır

NİYE ?


NİYE


Halıkın yarattığına kul olan insan
Rabbinin kapısını unutmak niye ?
Rabbinden gelmiş iken son peygamber kılavuz
Israrla zulmette yürümek niye..?

Bir düşün semayla yer arasını
Düşünmeten bir başı taşımak niye..?
Gayesiz başı boş hâlıktan habersiz
Bu bedende bu canı taşımak niye..?

Geliş ondandır dönüşte ona
Bu gerçeğe gözünü kapamak niye..?
Varmı baki kalan zamanı durduran
Boşuna zamanla bu yarış niye..?

Sarayın köşkün olsa hepsi nafile
Bu yırtınış bu çaba bu hırsın niye ?
Hani arza hükmetmiş şahlar sultanlar
Gerçeklerden ibret almamak niye..?

Hikmet Gündüz 15/03/1995

Yasal UYARI
Şiirlerim yasal güvence kapsamında olup şairin ismi verilmeden kullanılması ysaktır


Namaz


Açıklama

Bu şiir göz yaşları içinde yazdığım bir şiirdir.Yani namazla söyleşidir

NAMAZ

Ey kadim dostum gözümün nuru namaz
Gel senle söyleşelim,dertleşelim gel biraz
Yıllar var ki beraberiz, yıllar var ki benlesin
Söyle benden memnun musun Ey namaz

Günahlar çağırır beni, bin bir süsüyle
Beni almak isterler senden ey namaz
İnsanım ben şaşarım ,yanlış yola saparım
Beni bana bırakma hiç ,bir an olsun Ey namaz

Ömür dediğin ne ki vaktimiz çok az
Bir dileğim var senden, sana bir niyaz
Ömrüm son bulup gelince musallaya
Beni de iyilerden yazar mısın Ey namaz

Geç tanıdım ,geç kavradım, affet anlamını
Gel pişmanlığıma say benim göz yaşlarımı
Gel arındır ruhumu temizle günahlardan
Gel Al beni kendimden götür Ey namaz

Hem dünya hem ahrette gel yoldaşım ol
Gel kabrimde nurum, gel arkadaşım ol
Gel geçerken sırattan tut ellerimden
Gel götür özgürlüğe beni Ey namaz

Hikmet Gündüz 08/07/2007 saat 19:29 PAZAR

ÖNEMLİ UYARI
Şiirlerimiz yasal güvence kapsamında olup kaynak ( site adresi ve şairin ismi ) verilmeden kullanıması yasaktır.Bu aynı zamanda emek hırsızlığı olup kul hakkını ihlildir

ALLAHIM




ALLAHIM

Allahım beni sensiz
Varlığından habersiz
Şefkatinden nasipsiz
Kimsesiz ve sahipsiz
Yardımından desteksiz
Bırakma hiç ALLAHIM
İyi günümde kötü günümde
Her anımda her halimde
Nefes alış verişimde
Hayallerimde ve düşümde
En son sana dönüşümde
Benimle ol ALLAHIM
Ömür vefa ettiğinde
Azrail geldiğinde
Son nefesi verdiğimde
Kefenimi giydiğimde
Tabutuma girdiğimde
Musallaya geldiğimde
Sen yardım et ALLAHIM
Kabire girdiğimde
Öteleri gördüğümde
Münker nekir geldiğinde
Hesaplar döküldüğünde
Yapa yalnız kaldığımda
Sen yardım et ALLAHIM
Sura üflendiğinde
Kıyamet koptuğunda
Dağlar yürütüldüğünde
Yıldızlar döküldüğünde
Tekrar dirildiğimde
Mahşer yerine geldiğimde
Sen yardım et ALLAHIM


HİKMET GÜNDÜZ 03/05/2002

YARABBİ


DUA

Kuranı rehber edip sana yöneldim
Beni senin yolundan ayırıma hiç YARABBİ
Korkarım gazabından cehennem azabından
Yolumu cennetine açık eyle YARABBİ

Eksiltme üstümden şefkat sevgini
İslam’ın nuruyla doldur kalbimi
Uzatma harama asla elimi
Her şeyi helalinden nasip eyle YARABBİ

Soframdan bereketi hiç eksik etme
Merde de namerde de hiç muhtaç etme
Dilimden şükrünü asla düşürme
Beni şükredenlerden eyle YARABBİ

Beni nefsimin esiri etme
Makama servete asla kul etme
Kalbimdeki sevgini hiç eksik etme
Beni senin sevginden ayırıma hiç YARABBİ

Beni dostlarınla hakta buluştur
Hak adına hayırlarda beni yarıştı
O kutlu kervana beni de eriştir
O kutlu kervandan ayırıma hiç YARABBİ

Annemin dualarını kabulün eyle
Hızırı yanımda yoldaşım eyle
Bütün zor işlerimi hep kolay eyle
Başımı darda bırakma hiç YARABBİ

Dermansız dert verip bana çektirme
Büyük belalarla imtihan etme
Zalimlere boyun büküp etek öptürme
Beni korktuklarımdan emin eyle YARABBİ

Gizli sırlarına ermek isterim
Bende o kapıdan girmek isterim
Sırlar sofrasında olmak isterim
Beni gizli sırlarını nasip eyle YARABBİ

Hikmet GÜNDÜZ 1988

ÖNEMLİ UYARI
Şiirlerin kaynak (site adresi ) verilmeden vede şairin
ismi verilmeden yayınlanması ve kullanılması
kanuni sorumlulk altındadır.Bu aynı zamanda kul hakkını
ihlaldir

8 Eylül 2008 Pazartesi

Çocuğa Oruç Nasıl Sevdirilir



Çocuğa orucu sevdirecek 24 taktik

09 09 2008 08:20Ramazan'da bir heyecan fırtınasına kapılan çocuklarımıza orucu, birçok ilginç etkinlikle sevdirebiliriz. Bu nasıl olacak diyorsanız, işte size 24 taktik:


Ramazan'da yeme içme, yatma kalkma düzeninin değişmesi, misafirliklerin ve misafirlerin yoğunlaşması, camilerin daha sık ve uzun süreli ziyaret edilmesi çocuklarda merakla karışık bir heyecanı beraberinde getirmektedir. İşte bu merakla karışık heyecan çocuklara ahlaki değerler kazandırmak, içinde yaşadığı toplumun kültürünü anlatmak ve benimsetmek, din ve dinî yaşayış hakkındaki algısını derinleştirmek anlamında anne-babalar için bulunmaz bir fırsat olmalı ve mutlaka bu kıymetli zaman dilimi değerlendirilmelidir. Peki bu konuda neler yapabiliriz?

1- İyi hazırlanalım
Ramazan bize bir mesajla gelmektedir ve bu mesaj yeme içmenin ötesinde ruhi bir gelişim ve olgunlaşma mesajıdır.

2- Evimizi süsleyelim
Evimizi süsleyebilir, Ramazan'ın kaçıncı gününde olduğumuzu gösteren bir takvim hazırlayabiliriz.

3- Yaşayarak anlatalım
Çocuklar duyduklarından çok gördüklerini taklit ederler; yani kötü alışkanlıklarından mümkün olduğunca arınmış ve farklılaşmış bir birey olarak çocuklarımıza örneklik oluşturmalıyız.

4- Orucu teşvik edelim
Yaşlarına göre oruç tutmalarını güzel sözlerle ya da küçük hediyelerle teşvik edelim. Küçük yaştakiler birkaç saat da olsa oruç tutabilirler.

5- Huzuru hissetsinler
Oruçlu iken anne-babalarının daha anlayışlı ve kimseyi incitmeme konusunda hassas olduğunu gören çocuklar, terbiye eğitimini aktif olarak alacaklardır.

6- Ziyaretleri unutmayalım
Çocuklarımızla beraber akrabalarımızı, hasta ve muhtaçları ziyaret ederek sosyal yardımlaşmanın ve sıla-i rahimin sadece sözde kalmaması gerektiğini göstermiş oluruz.

7- İftar ve sahurları ailece yapalım
Oruç tutmasalar da iftar ve sahurlarda ailece sofraya oturmaya çalışalım. Sesli olarak dua etmeyi düzenli hale getirebilirsiniz.

8- Camilere götürelim
Bakın edebiyatçı Halit Fahri Ozansoy, babasının kendisini çocukluğunda Sultanahmet Camii'ne götürdüğü bir Kadir Gecesi'ni anlatıyor: "Çocuklukta böyle geceler, din duygusunun, Allah ve Peygamber duygusunun ruha derinlemesine işlediği gecelerdir. Babalar bunu bugün de düşünüyorlar mı? Ben, Kur'an'ın nâzil olduğu her Kadir Gecesi'nde o küçük yaşımın, o hayranlık ve iman dolu gecesini hatırlarım. Babam, bana bıraktığı bu kutsal hatıra ile mezarında daha rahat uyuyabilir."

9- Çocuk iftarları düzenleyelim ve çocuklarımızı ev sahibi yapalım
Oruçlulara iftar vermenin önemini ve sevabını çocuğumuza anlatarak, kendi akranlarını çağıracakları çocuk iftarları düzenleyelim ve çocuklarımızın daveti sahiplenerek misafirleri çağırmasını, sofrayı ve ikramları organize etmede sorumluluk almasını sağlayalım.

10- Yardım kutusu hazırlayalım
Bir yardım kutusunu çocuklarımızla beraberce hazırlayalım ve çocuklarımızdan birine yardım kutusunun sorumluluğunu vererek Ramazan boyu hem aile fertlerinin hem de misafirlerin yardım kutusuna katkıda bulunmasını sağlayalım.

11- Pano hazırlayalım
Evimizin güzel bir köşesine Ramazan'la ilgili bilgilerin, hatıraların, güzel söz ve yazıların yer alabileceği günlük yenilenen bir Ramazan panosu hazırlayalım ve sorumluluğunu çocuklarımız arasında paylaştıralım.

12- Albüm hazırlayalım
Ramazan boyunca yaşadığımız hatıralarımızın, resimlerimizin, okuduklarımızın vs. yer alacağı bir Ramazan albümü hazırlayalım.
(Zaman)

NAAT



NAAT

Seccaden kumlardı..
Kayışzade osmanlar…

Na’tını galib yazsın, mevlidini
Süleymanlar..
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin sinanlar..
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel ey muhammed!
Bahardır
Dudaklar ardında saklı
“amin”lerimiz vardır..
Hacdan döner gibi gel……….
Miraçtan iner gibi gel………..
Bekliyoruz yıllardır!
Bulutlar kanat, ruzgar kanat;
Hızır kanat, cibril kanat,
Nisan kanat, bahar kanat;
Ayetlerini ezber bilen,
Yapraklar kanat…
Açılsın göklerin kapıları
Açılsın perdeler, kat kat..
Çöllere dökülsün yıldızlar,
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar..
Çöl gecelerinden yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilal-i habeşi sustuysa;
Ezanlarını davud okusun!
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler
…….…………………………..
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!.
Mescit mümin, minber mümin…
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”..
Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı…
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..
Kapına gelenler ya muhammed,
- uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından…
Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi…
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler…
Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi…
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi..
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!..
Günler ne günlerdi, ya
Muhammed!..
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı…
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,
Halime’nin kucağında,
Abdullahın yetimi,
Amine’nin emaneti ağlardı..
Hatice’nin goncası
Aişe’nin gülüydün..
Ümmetin göz bebeği
Göklerinresulüydün..
Elçi geldin, elçiler gönderdin;
Ruhunu Allah’a; elini ümmetine verdin,
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan;
Medine’ye göçerdin..
Biz,
Bu dünyadan nereye
Göçelim ya muhammed!
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor…
Diller, sayfalar, satırlar
“ebu leheb öldü” diyorlar;
Ebu leheb ölmedi ya muhammed!
Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor…
Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi ey nebi!
Adına alışkın dudaklarımız..
Artık yolunu bilmiyor,
Artık yolunu unuttu
Ayaklarımız
Kabene siyahlar
Yakışmamıştır ya muhammed!
Bugünkü kadar!
Hased gururla savaşta;
Gurur; kaf dağında derebeyi..
Onu da yaralarlar kanadından
Gelse bir şefkat meleği..
İyiliğin türbesine,
Türbedar oldu iyi..
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyilikler getir, güzellikler getir
Adem oğullarına…
Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi taiftir, kimi hayberdir…
Fethedemedik ya muhammed
Senelerdir…
Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi;
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi…
Günahın kursağında
Haramların peteği..
Bayram yaptı yabanlar
Semave’yi boşaltıp;
Save’yi dolduranlar
Atını hendeklerden – bir atlayışta –
Aşırdı aşıranlar..
Ağlasın yesrib!
Ağlasın selmanlar…
Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı…
Yere dökülmeyecekti ey nebi!
Yabanların gözünde kalacaktı!
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler…
Ne oldu ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar….
Uçsuz bucaksız çöllerde
Yine izler gelenlerin;
Yollar gideceklerindir….
Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir.
Örümcek ne havada
Ne suda, ne yerdeydi
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi
Şu kuytu cinlerin mi, perilerin yurdu mu,
Şu yuva ki bilinmez;
Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi
Kumru mu..
Kuşlarını bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu..
Ey abva’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran uyusun çöllerin,
Ilık kumlarıyla örtülü..
Dinleyene hala
Çöller ses verir….
Yaleyl, susar,
Uğultular gelir…
Mersiye okur uhud,
Kaside söyler bedir;
Sen de bir hac günü
Başta muhammed, yanında
Ebu bekir,
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü,
Destan yap ey şehir!
Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler“
hu hu” lara karışsın
Aminler,…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler…
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Adem oğullarına…
Yüreklerden taşsın
Yine imanlar!
Itri, bestelesin tekbirini;
Evliya okusun kur’anlar..
Ve kur’anı göz nuruyla çoğaltsın

ARİF NİHAT ASYA